Günaydın,
Sabah 06.30. Bu saatte uyanmayı seviyorum. Hele yazsa. Öyle güzel serinlik. Sanki bütün gün yanmayacakmışız gibi. İnsanlar henüz sokakları işgal etmemiş, sabah serini güneş tarafından yakılmamış, kuşlar tatlı tatlı sohbette... Ben mi? Ben bu harmoninin ortasında kahvemi içiyorum. Güzeller güzeli ceviz ve ıhlamura bakarak sabahın seslerine şükrediyorum.
İnsan ömründeki en keyifli şeylerden biriymiş canlılığı izlemek. Nerede ve ne olduğuysa hiç mühim değil. Bazen kedi, bazen ağaç veya bir avuç su. Yeter ki canlılığı, yaşamı fısıldasın hayat, yeter ki ben duyabileyim.
Çok tatlı bir serini var rüzgarın. Ilık. Yumuşak. Balkonumun kuzey koridoruna açık olması büyük şans. Tüm şehir yanarken her daim esintili. Biraz sonra İsis'in mamasını vereceğim. Onu bir odaya hapsetmekten gayet mutsuzum ama veterinerde kalsa kafeste olacaktı, daha fena. Burada hiç değilse ben varım, onu seviyorum.
Bu güzel sesleri duyabildiğim sürece herşeye katlanabilirmişim gibi geliyor. Yaşamın sesleri. Su, hava, toprak ve henüz bilmediğim ateşten gelen sesler. Asıl olanı, sahte olandan ayırmak ne güzelmiş.
Çok güzel birgün diliyorum hepinize. Hepimize. Benim ceviz gibi hafif, serin ve mutlu olsun sabahınız. Sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder