22 Ağustos 2022 Pazartesi

KAN KOKUSU VAR SAÇLARIMDA

 

Benim hikayemde  durmadan kanayan anneler, gömüldüğü halde çürümeyen babalar, sevilmeyi hiç istememiş sevgililer var. Hepsini toplayıp Propontis'in karanlık sularına atmalıyım. Ama önce bir sandalcı bulmalıyım. Hani en işsiz, en paraya aç olanından. Hatta dilsiz olmalı. Eminim süregelen gelenekler arasında bir dilsiz balıkçı veya sandalcı vardır, yoksa yüzlerce kadının ölümü nasıl hasır altı edilebilirdi ki Konstantinopolis'de?

Ölüm kokan bir yüzyılda, annemin kan göletinde çırpınıyorum. Merhametim yüzünden çıkıp duş alamıyor, sadece arada bir limandaki köhne lokantada hızlıca elimi yüzümü yıkayıp, iki kadeh bişi içiyorum. Saçlarımın dibine sinen kurumuş kan kokusu o kadar kesif ki, yıllardır bir seri katilin peşimde olduğunu düşünüyorum. O da benim gibi yaşamla ölümü, aşkla şiddeti karıştırmış olmalı. Zaman zaman penceremin önünde bıçak biliyor. Bana varlığını hissettirdiği her sesten tiksiniyorum. 

Aşk kan kokmamalı bunu biliyorum.

Köstekli saatim var benim. Amcam vermişti. Zamana hiç ehemmiyet vermeyen biriydi. Ayık kafayla yaşayamayacak kadar naif, halka karışamayacak kadar soylu. Geçenlerde saati buldum kalbimin odacığında, berjerin üzerinde. O günden beri zamansızlığı hedefledim, gecemi gündüze dikerek, amcamın ruhuna içiyor, arada bir Orhan Veli'ye artık hiçbir şey bedava değil diyerek iki küfür sallıyorum.. 

Şerefine dünyanın en ince ruhlu amcası, Ravel'den Bolero sana!

Sahici insanlardan bahsediyorum. Çürümeyen ölüler, kan kokan saçlar, peşime düşen seri katiller diyorum. Annemin durmadan kanamasından kardeşim ve ben soluksuz kaldık ölüyoruz diyorum ama kimse inanmıyor. Neden? Yalancı mıyım? Değilim. İnsanlar gerçeklerden hoşlanmıyor. İnsanlara "sana şaka yaptım!" diyen ve mutlu sonla biten romanlar lazım. Ben öyle şeyler yazamıyorum. 

Yalan beni kemiriyor anneminki gibi bir gölette canlı kalmaktan aşırı korkuyorum!

Hiç yorum yok: