Günaydın,
Bu sabah Geylani, Einstein, Bestami, Jung, Osho ve Şems ve Rumi gibi dünya ezberlerinden sapmış varlıklara güzelleme yapasım var. Neden mi? Çünkü Winterson'ın aşka dair söylediğini onlar başardılar: "binlerce kez yazılmış, suyunun suyu çıkartılmış olsa da bir yerlerde taş tabletlere yazılı...." Buna inandılar!
Ne yazılı? Neye inandılar?
Aşk.
Gerçek.
Hakikat.
Zaman.
Okumak içimi genişletiyor; yüzmek, yelken yapmak, şu güzelim cevizi seyretmek gibi... Belki bu sebeple sığamıyorum yere göğe. Hep bişi eksik, yanlış, zor veya sırf kavrayamadığımdan yabancı geliyor. Almışım elime kendimi, ait olmadığım bir puzzle da illa bir boşluğa yerleşmek istiyorum. Muhtemelen yanlış puzzle da oyalanıyorum. Çünkü neremi yontarsam yontayım asla o boşlulardan biri benim değil....
Belki kendi puzzle meselemi düşünmeliyim. Bir yerlere ilişmeye çalışmak yerine yepyeni bir puzzle yapamaz mıyım? Jung yaptı! Osho yaptı. Şems yaptı. Dışlanmayı, deliliği, hatta ölümü göze alarak yaptılar. Demek mümkün. Demek hayatı ölü müyüm diri miyim düşünerek geçirmek yerine sahiden capcanlı olmak mümkün! Ne güzel. Bende onlar gibi olmak istiyorum; canlı, heyecanlı, tutkulu, cesur.
Yoksa birgün daha nefes alamayacağım.... Buralar havasız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder