Tünaydın,
Elvan Hanım'ın nerede mola vereceği belli olmayan yolculuğuna hepiniz hoşgeldiniz. Ruh halim bakınız şehrin havası gibi; parçalı bulutlu, ne halt edeceği bilinmez! Mutlu veya mutsuz değilim. Aslında pek takılmıyorum zaten. Çünküüüüü hormon seviyemin oyununa gelmeyecek kadar büyüdüm çok şükür. Yine de bi kendimden bıkmışlığım var ki, nüksediyor zaman zaman.
Her gün ellerimi açıp yalvarıyorum, "Tanrım bana neşemi geri ver!" diye. Hani o kadar taktım ki bu konuya o kadar olur! Ver Allah'ım ver!
Neşemiz nasıl kaçar? Kaçan neşe kovalanmalı mıdır? Yakalanması mümkün müdür? Yakalanan neşe ne süre ile muhafaza edilebilir?
Ne dersiniz? Ufak ufak gidiyor olabilir mi aklım? Neyse ne, neşemi geri is-ti-yo-rum. O kadar. Aklım isteyende kalsın, çok umrumdaydı.
Dün sokakta çocuğun biri babasının elinden tutmuş deliler gibi ağlıyordu. Hem yürüyor, hem ağlıyordu. Belli ki istediği bişi yapılmıyordu ve o da sırf şımarıklıktan kıçını yırtıyordu. Fakat sesinin tınısında sahtekarlık vardı:)) Benim durumum öyle diiil, ağlamıyorum, sahtekar falan da diil, sadece neşemi geri istiyorum.
Alkolle veya başka uyuşturucularla gelen sahne neşeye de talip değilim. Ben içten, içimden taşan, etrafa bulaşan neşemi istiyorum. Zıp zıp zıplatan, yediğimden içtiğimden zevk almamı sağlayan hani şu Yunan'daki gibi bata çıka yüzmeme, çocuklaşmama neden olan var ya, hah onu istiyorum.
Bir ağaç evde uyumak, sabah kahve fincanıma keyifle dokunmak ve toprağa basarak, zemini hissederek yürümek istiyorum. Neşemi kesinlikle geri istiyorum.
demişim ve kalmış.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder