21 Eylül 2021 Salı

EKİNOKS HİKAYELERİ -III-

 

                                                            FENERBAHÇE

Saçma sapan kış sabahında kulaklarıma ceza oluyor satıcı kadının sesi: “misss gibi şimdiki zaman satıyorum, taptaze şimdiki zamanım vaaaaaaar!!!”  Bağırması yetmez gibi tezgahın arkasından kaldırıma uzanarak, elindeki şekilsiz nesneyi burnuma dayıyor “almaz mısınız biraz, günün ilk kahvesiyle iyi gider?”

Hooop bir adım geri çekiliyorum, tersleniyorum kadına “yok, istemem, teşekkür ederim. Siz bana azıcık geçmiş zaman verin, üzerine de gelip gelmeyeceği bilinmez gelecekten serpERSİNİZ!”

Her sabah işe giderken önünden geçtiğim eski bir dükkan burası. Nedense bir kez bile şimdiki zaman almadım şu kadından. Niçin? Çünkü bizim evde nadiren şimdiki zaman pişerdi, o da annem yanlışlıkla geçmişi unutursa! Benim annem, kendi büyüklerinden gördüğü geleneğe uygun olarak bizi her sabah taze taze ısıttığı geçmiş zaman çörekleriyle beslerdi. Isıtılıp ısıtılıp önünüze konan geçmiş zaman çörekleri… Günlük mönü derseniz, hayatın akışına uygun olarak belirlenirdi. Annem gece nasıl kabuslar görmüş, sabah neyin endişesiyle uyanmışsa biz okul dönüşü beş çayında onu yerdik. Mesela korku soslu gelecek keki. Veya buram buram endişe kokan üzerinde cheddar eritilmiş geçmiş vakit ekmekleri.

Eve gelir gelmez, ilk iş önlüğümün alçıpana benzeyen sert yakalığını gevşetir, geri kalanını çıkartmadan hemen sofradan payımı alırdım. Henüz beş yaşına girmiş kardeşimle antredeki gaz sobasının yanına sokulur, bir taraftan tadı epeyce yavan olan geçmişi kemirir, diğer yandan radyoda arkası yarın dinlerdik.

Arkası yarın!

Bizim evde hiç şimdiki zaman olmaz.

Adım Elvan. Rengarenk demek.

Hiç yorum yok: