KURTULUŞ
Burası Kurtuluş. Yedi katlı apartmanın beşinci
katındayım. Salonun ışıklarını söndürdüm. Tül perdeyi çektim. Karanlıkta
oturmuş, çokoprens yiyorum. Karşı apartmanda bizimle aynı hizada bütün ışıkları
yanan bir daire var. Mutfak, salon ve
koridoru rahatça görüyorum. Belki bu kadar net göründüğünden, büsbütün
dikkatimi çekiyor. İçerideki ayrıntılarda göz gezdiriyorum. Akşam yemeğinden
kalan kirli tabaklar hala masada. Altı yedi yaşlarında bir erkek çocuk, başını
kollarının arasında saklayarak, koltukların arasındaki sehpaya kapanmış resim
yapıyor. Pencerelerimiz birbirine o kadar yakın ki, neredeyse çizdiğini
görebilirim ama görmek istemiyorum.
Evin annesi olduğunu tahmin ettiğim kadının saçları
topuz; renkli, geometrik desenli eşarbını saç bandı yapmış. Karşısındaki adam
oldukça yakışıklı, uzun boylu. Kollarını havada savurarak durmadan bir şeyler
anlatıyor kadına. Göz göze değiller, kadının bakışları hep önünde, masayı
toplamaya devam ediyor. Elbette onları duymuyorum. İşin ilginç tarafı çocuk da
duymuyor gibi, dikkati önündeki kağıtta. Adam evin babası bence. Ağzının ve
yüzünün aldığı şekillerden yüksek sesle konuştuğunu anlayabiliyorum. Ellerini
hızla masaya vuruyor. Kadının yüzündeki ifade hiç değişmiyor, kayıtsız.
Elindeki bardaklarla mutfağa doğru yürüyor. Adam onu izliyor ve elini mutfak
kapısının pervazına dayayarak konuşmaya devam ediyor.
Bir süre daha sessiz sinema izler gibi
gözlüyorum karşı daireyi. Ben baktıkça, çok tuhaf bir şey oluyor sanki; kadının an be an
gerilen yüzü ve adamın her saniye biraz daha yükselen öfkesi evden taşıyor! Onlara bakarken yüzümü ısınmış hissediyorum. Bir de köpek var, onu şimdi
gördüm. Kadının etrafında dört dönüyor. Küçük bir bulut gibi bembeyaz. Evin
annesi eğilip seviyor onu, bir an yüzünden geçen gülümsemeyi fark ediyorum. Sadece
bir an.
Kadın köpeği besledikten sonra lavaboya dönüp,
bardakları çalkalamaya devam ediyor. Adam kocaman kelimeleriyle kadına iyice
yaklaşıyor, tam ensesinde nefesi. Kadında tepki yok. Adam hızla geri dönüyor ve köpeği kaptığı gibi salonun penceresinden fırlatıyor!
Gözlerim kocaman. Nefes alamıyorum. Kadın
çığlık çığlığa pencereye koşuyor, beline kadar sarkıyor boşluğa. Haykırışı
sokaktaki bütün binalara çarpıyor. Çok geç. Adam kapıyı vurup gidiyor. Apartman
kapısından çıkışını görüyorum, ayakkabısının ucuyla dürtüyor asfalttaki köpeği.
Kan var adımlarında.
Kadın sokağa fırlıyor. Köpeğin minicik kafası
avuçlarında. Komşular feryadına toplanıyorlar. Birilerinin kollarına yığılıyor
kadın. Su serpiyorlar yüzüne. Saçları dağılmış, eşarbı kaymış. Elleri deterjanlı.
Perdenin arkasındayım hala, kımıldamadan
seyrediyorum. Çocuk oturduğu yerden kalkıp, pencereye yaklaşıyor. Beni görmesin diye bir adım geri çekiliyorum.
Pervaza dayıyor çenesini. Gözyaşları yanaklarından süzülüyor. Her damlanın tuzu
doluyor ağzıma, banyoya koşup yutamadığım çokoprensi tükürüyorum.
Yıllar sonra, boğazımıza takılmış
geçmişlerimizle Rumeli Hisarı’na çıkmamıza henüz on beş yıl var.
Adı Naci. Cehennemden kurtulan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder