Ustam anlatırdı bir zamanlar, ben dinlerdim. Hemen hemen her konudan bahsederdik. Çok soru vardı aklımda, tek soru vardı kalbimde.
Birgün omurgamız hakkında konuşuyorduk. Ustam "hayvanın içindeki hayvan" dedi. Sonra ekledi "o ne kadar sağlıklıysa, biz aslında o kadar sağlıklıyız."
Onun tüm kelimeleri, aşram hayatında tekrar tekrar anlattıkları ilerleyen yıllarda anlam buldu hayatımda. Sağlıklı omurgayla ne demek istediği de bunlardan bir tanesidir.
İnsanın iki ayağı üzerinde doğrulması antropologlara göre evrim sürecinde dün kadar yakındır. Demek ki bu mekanizmanın ana yapısında yeryüzünde dikey durmak henüz çok yeni! Başlangıç noktamız tam olarak burası. Bizim iskelet yapımızın ana merkezi beyin ve omurgadır. Bu sistem sağlıklıysa hemen hemen her şey yolunda gider, ama bir sebepten teklemeye başlamışsa eyvah!
Yoga bu noktada çok değerlidir. Neden? Çünkü yerçekimi kanunlarına karşı gelerek iki ayağı üzerinde doğrulan insanın omurlarının arasındaki boşluklar tehlikededir. Omurların arasındaki sıvının miktarı ve omurları saran zarın sağlıklı olması büyük bir önem taşır. Bu sıvı azaldığında veya zar yırtıldığında tarifsiz ızdıraplar başlar bedenimizde.
Yogayla elde edilen bedene her daim o en ideal dizilimini anımsatmak. Esnek bir kas yapısı, sağlıklı eklemler ve ideal aralıkta dizilmiş omurlar ve elbette doğru miktarda sıvı dolaşımı yaşamın kalitesini arttırır.
Koşmak. Kesinlikle yanlış bir seçim insan için. Ancak yaşamsal bir kaygı oluştuğunda adrenalin miktarı yükseldiğinde gerçekleşmesi gereken bir eylem. Ama modern dünyada insanlar koştuklarında salgılanan hormonlardan tıpkı uyuşturucu gibi zevk aldıklarından, bu müthiş sisteme ne kadar zarar verdiklerini düşünemiyorlar....
Dar kıyafetler, topuklu ayakkabı, kötü sandalyeler, ağır ve özellikle tek kolda taşınan çantalar... Bunlar ilk aklıma gelenler... Düzenli olarak uzun yıllar yanlış kullanılarak simetrisi bozulan bedende emin olun sağlıklı bir omurga çok zor.
Tabii omurga boyunca müthiş kıymetli bir sistem daha var ki o da sinir sistemimiz. Beyinle ortak bir yapıyı oluşturan merkezi sinir sistemi işte o bahsettiğimiz hayvanın içindeki hayvanın koruyup kollaması gereken, gözle görülür, elle tutulur özüdür.
Düzenli yoga ( esneme ve nefes egzersizleri bile yeterlidir bence, çünkü sıfırdan iyidir ) ve meditasyonun ana amacı sistemi korumaktır. Beden dediğimiz mucizevi mekanizmayı koruyup kollamak ona kendi iç akışında tam destek vermek enerji bedenin akışına da yardımcı olacağı için o hep bahsettiğimiz bütüncül sağlık için olmazsa olmaz bir kıymet taşır.
Sabah sabah nereden aklına geldi derseniz, sonbaharla kendi yogama dönünce birkaç gün içinde ne kadar iyi hissettiğimi, yataktan kalkışımın değiştiğini gözlemledim. İtiraf ediyorum çok ihmal etmiştim kendimi. Hastane sürecindeki yoğunluk ve arkasından gelen telaşlı rutin, bana ait olanı rotasından saptırmıştı. Oysa ben öğrencilerime her zaman söylediğimi kendim yapsaydım, imkansızlıklar içinde inatla meditasyonumda, yogamda kalsaydım muhtemelen süreci çok daha konforlu geçirebilirdim. Fakat hep tekrar ediyorum ya, bu bedenlenmede neye yenilmem gerekiyorsa ona yeniliyorum, ki böyle öğreniyorum.
Velhasıl dizimdeki ağrıdan, kürek kemiklerimdeki hassasiyete kadar çok daha sakin hissediyorum vücudumu. İçimdeki hayvana doğru bakım verdiğimde onun da beni tüm gücüyle koruyup kolladığını fark ediyorum. Yani şunu diyorum, iyi bir yoga öğretmeniyle çalışmaya fırsatınız olmayabilir, eyvallah. Peki kendinize ayıracağınız on dakika yok mu? Sadece esnemek, nefes almak ve birkaç dakika durmak için... Göreceksiniz şu her anlamda zor ve hızlı mevsim geçişinde çok işinize yarayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder