İyi Pazarlar,
Bugün geç uyandım. Saat dokuz olmuştu. Beni yanıltan Theodora oldu, çünkü o da uyudu! Aslinda ikimiz de erkenciyizdir. Neden uyuya kaldik hayret.
Dün akşam Konya'dan misafirlerimiz vardı. Ozlediklerimiz sehre gelmiş. Azıcık da olsa hasret giderdik. Olan biteni, tüm bunlardan nasıl etkilendiğimizi konuştuk.
Belki sohbetin etkisiyle, belki de uzun suren hastalığımin yilginligiyla, bilmiyorum ama içimde müthiş bir zaman kaybı var. O tanımsız kayıp hissini telafi edemedikce şimdiki zamanda da huzur bulamıyorum. Öylesine derinden hissediyorum ki bambaşka bir viraja girdiğimizi ve hiçbir şeyin aynı olmayacagini, olamayacagini...Bunu da anlatamıyorum.
Dünya'nın değişeceğini biliyorduk. Bu bilgiye sahiptik. Hızlıca ve yakın bir zamanda da olacağını biliyorduk. Peki neden önlem almadık? Almadim? Neden? Bilmiyorum. Felaketlerin asla bizim başımıza gelmeyeceği inancı belki? Belki de ancak bu derin yanilgiyla nefes alıyor insan? Sahiden bilemiyorum..
Kabullenme aşamasındayım. Yaptığım ve yapamadigim herşey için kendimi sakinlestirmeliyim. Sular durulmadan, bu huzursuzlukla yol alamayacagimi çok iyi biliyorum.
En zor yerdeyim, kabullenmek aşamasındayım. Bu defa kabul etmem gereken kişi Elvan. Onu hatası, sevabi, yaptıkları ve yapmadıklarıyla kabul etmezsem, edemezsem asla ayağa kalkıp yuruyemeyecek. Ben sucladikca çöktüğünü, gücünü yitirdiğini görüyorum. Artık cesaret verme zamanı.
Soylesenize, siz kendinizi nasıl cesaretlendirirsiniz? Nasıl kaldırirsiniz düşünce?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder