Günaydın,
Sanki herşey biz olmakta olanı kabullenelim diye dizayn edilmiş. Direnç göstermek sadece süreyi uzatıyor.
Hastayken insan iyi olmayı istiyor. Geri kalan her arzu, tüm dilekler önemini yitiriyor. Ağız tadıyla yenen yemek, yorulmadan yurunen yol özleniyor.
On gündür hastayım. Tam toparlandım dediğimde hala halsiz olduğumu goruyorum. İster istemez telaşa kapılıyorum, iyi gelmiyor uzun uzun yetersiz hissetmek.
Her yılın bir öncekinden zor olması ilerleyen yaşla mi ilgili emin değilim. İnsanda azalan tek şey kemik yoğunluğu veya collogen değil besbelli, zaman umudu ve içsel neşeyi de silip süpürüyor. Geriye kalan vakit doldurmak sanki... Ne fena.
Fiziksel zamanda değil fakat ruhsal olgunlasmada ileri veya geri gitmek mümkün olsaydı şu an algiladiklarimla on yıl genç olmak isterdim. Ama daha fazla değil, çünkü genç olmanın hata payı kalmali. Yoksa ne anlamı olur hayatın?
Theodora bes yaşında. Ben kirksekiz. Aynı evde yaşayan bir kedi ve bir kadın. İnsan evli, çocuklu ve düzenli ise giden biriyle kıyaslandığında "amma şanslılar" der bizim için. Doğru, kesinlikle ayrıcalıklı hissediyorum. Gereksiz yükler yok omuzlarimda. Taşımam gereken kalp kargom bir anne, bir kardeş ve bir kedi. Ne kadar ağır olabilir ki?
Yine de herkes gibi kendime kızdığım anlar var. Hesap sorduğum, hatta hirpaladigim...
İnsan zihnen kavradiklarini, ruhen ozumsemekte çok yavaş .. Ne acı. Alınan nefesin değeri, atılan adım, içilen kahve ... Olasılıklar, asla bitmeyecekmiscesine ard arda doğan ve batan gün, güneş...
Sabah sabah bir kahveyle buralara geldiysek gün uzun olacak demektir ☺️ Neden uzun olsa bile yetersiz? Neden içimde akan zamandan bu kadar ayrı?
Asıl yapmak istediklerimde uzaklastigim, hatta unuttuğum için olabilir mi?
Söylesene sevgili okur, sen gerçekten arzuladigin, içinde "Hah tamam burası" dediğin hayata ne kadar yakınsın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder