İnsanın kendi sandığı her şey bir yana, zaman zaman yüzleştiği özü diğer tarafa.... Benim işim çok zor şu hayatta. Hem köy severim, hem şehir, hem özel alan isterim hem eş dost, hem kedi severim, hem köpek... Uzar gider listem sarkacın iki ucunu anlatan seçimlerimle...
Bütün bunlar bir yana, lütfen ağaçlarım olsun benim. Uçsuz bucaksız ( çocukken öyle algılıyordum ) bir mandalina bahçesinde büyüdüm ben. Bildiğim en güzel koku nergis ve mandalina kokusuna karışan deniz kokusunun bizim eve doğru esen rüzgarla gelişidir. Dalgakıranı aşar, kavakların arasından süzülür, mandalina bahçesindeki kokuları sırtlanır ve balkon kapısından süzülüp sehpadaki nergisleri de kucaklayarak bana ulaşırdı.
Sanırım bu kokudan başka hiçbir koku beni mutlu etmeye yetemedi.
Bu sabah hayalimdeki zeytinlikte geziyordum. hayal ettim; kendi baktığım bir zeytinliğin zeytini ile kahvaltı etmek nasıl olurdu acaba? Düşündüm. Bahçenin sınırına diktiğim kavaklara baktım. On iki kavak. Bütün kalbimle dikili ağacım, ağaçlarım olsun dedim içimden. Benim şu Dünya'da bir dikili ağacım olsun!
Örtüye serdiğim incirlerim olsun, Kavanozlara bastığım keçi peynirim. Asmanın altında içtiğim sabah kahvem, sobaya atmak için kenara yığdığım odunum olsun. Elbette en önemlisi bunlarla mutlu olmayı hatırlayacak kadar açılsın gözlerim, kalksın perdeler.
Ben bu sabah bütün bunları içimden, derinlerden diledim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder