10 Temmuz 2022 Pazar

ZEYTİN, ÜZÜM, İNCİR


Üçüne azıcık keçi peyniri, şarap ve yağmur sesi de eklersek işte orası yeryüzündeki cennet. Hayatımda ikinci kez doğum günümde üşüyeceğim galiba. Biri Londra'da olmuştu. Hırkayla oturduğum bir yaz sofrasıydı. Yalnızdım ve özgürdüm. Özgürlüğümün bedeli yalnızlıktı. Bilinen dünyanın dışında ve hiç bilmediklerimle yan yana.... Görünen o ki diğeri de yarın olacak.

Çark Dönümü Fırtınası bir iki gün saptı. Öyle güzel ki hayatın fırtına takvimiyle izlemek.... Keşke insan içindeki takvimi de bu beceriyle işaretleyebilse, gelmekte olanı sezebilse...

Çok güzel bir rüya gördüm dün gece. Evimi gördüm. Bilinçaltım bana öyle güzel bir kolaj yapmış ki, uyandıktan sonra da orada, o görüntülerin içinde dolanmak istedim.

Bodrum'daydım, ki bu çok normal, yuva diye bildiğim ilk yer orası. Fakat farklı bir açıdan görünüyordu her şey. Önce otobüz şehre girdi, sonra muavin evler ve kıyı şeridi hakkında bilgi vermeye başladı. Ev Kumbahçe'deydi. Topanoğulları'na aitti. Yeşil avlu kapısını gördüm. ne hikmetse dün aldığım ojenin yeşili:))) Zihin işte!

Eve gelince teyzelerime sordum. Arayabilir miyiz Topanoğulları'nı, ki sahiden öyle bir aile var! Birden evin içindeydik. Çok büyük bir salonu vardı. Sahile yakındı. Kumbahçe nihayetinde. Salonun zemini mozaikti. Yunan evlerindeki avlular gibi. Balıklar ve farklı figürler vardı. Ahmet, kuzenim hallederiz abla dedi. Sökmeye başladı. Sökme dedim, bu zemini severim ben.

Duvarlar boyanmalıydı, yoksa kağıt mı kaplasaydık. Dev bir Meryem heykeli vardı salonda, bir yerden kopartılıp o evin salonuna getirilmişti. Bie şapeldi sanki salon. kapılar pencereler ahşaptı ve bakımlıydı. Geçen yıl yaptık abla dedi işçilerden biri.

O sırada ev sahipleri geldi. Bir kadın ve iki kızı. Kadın ciddi, kızlar güler yüzlü. Bir vitrin açtı kadın, içinde tıpkı babamın bana aldığı minik porselenlerden bir takım. İyi bakarım söz veriyorum dedim. Bakırları toparladık. Porselenleri. Tipik bir Bodrum evi katiyen değildi. Mutfak evin en zor yeriydi. Yıllarca kullanılmamış, toparlanmamış. Örümcek ağları ve lekelerle dolu. Ama kuzine vardı!

O kadar aydınlık eve çok ışıksızdı mutfak, evin alt katındaydı. Aşağıya dönerek inen bir merdivenle ulaşılıyordu. Merdivenin aldında cam uzun tüplerde incir, zeytin ve üzüm vardı. Minicik muslukları olan bu tüpler duvara monte edilmişti ve pirinç muslukları vardı. Zeytinyağa basılmıştı içindekiler. Hoşuma gitti.

Çok yatak odası vardı evde. Tam sevdiğim gibi. Renkli basma desenli yorganlar, sedirler ve denize açılan pencereler. Sadece bir koridorda altı oda saydım!

Bu eve taliptim, hatta tadilat başlatmıştım ama param yetecek miydi? Acaba zaman zaman odalarını kiralamalı mıydım? Tanrım çok güzeldi ev. Ölene kadar orada yaşamak istiyordum. ev sahibesi kızlardan birine bu evin dikkatimi çekmesini sağlayan kapıyı, yeşil kapıyı görmek ve ardında ne var bakmak istediğimi söyledim. Evdn çıktık, ama tam tur attığımız halde kapıya ulaşamadık. Yeşil kapı neredeydi? ardında ne vardı?

Mutlu uyandım. Yeşil minicik çiçekli basmalar, pazenler, odalarla dolu koridor, Meryem heykeli, denize açılan ahşap kanatlar. Sonunda evimi bulmuştum. yavaş yavaş temizleyecektim. 

Neye güveniyordum? Hiç!





Hiç yorum yok: