20 Eylül 2022 Salı

NE İSTEDİĞİNİ BİLMEK YA DA BİLEMEMEK İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

 




Koskocaman bir hayatın elde kalanı nedir diye bakmanın yaşındayım. İster yarısı diyin, ister kalan çeyreği, önemli değil. Bazen çok anlamış gibiyim herkesi ve herşeyi ama çoğu zaman kendimi okumaktan bile fersah fersah uzak. Hayatın sırrına ermek için yalnız kalmam gerektiğini çok iyi biliyor fakat günler geçtikçe insan sıcaklığını özlüyorum. 

Uğruna yaşanacak birşeyi kalmadığında yaşlanıyor insan. Yediği, içtiği anlamsızlaşıyor. Kıyafetler, saç, makyaj çer çöp olup, gönlündeki bahar soluyor. Trajedi olsun diye yazmıyorum bütün bunları, derinden seziyorum... 

Ne çok olasılığı esirgemişim kendimden. Nasıl umutsuzca iyi kılmaya çalışmışım herkesi ve herşeyi. Meğer ne yüksekmiş egom! Kendini kahraman zanneden aptalın biriymişim. Aşısı şişik egomla nice hayata koltuk değneği olmuş koca aptal Elvan.

Yeni yeni görebiliyor olmak ne acı. Kötülüğün bunca farklı kılığı olduğunu elli yaşında anlayabilmek ne trajik! Söyleyecek sözümün kalmamış olması ve akıp giden zaman karşısında bana verilen vaktin ederini biçememek...

Yeni evim, nihayet bir in. İçinde saklanıp yaralarımı yalayacağım minicik bir sığınak. Yalnız olduğumu kendime itiraf edebileceğim bir kutucuk.

Ben yalnız biriyim. Dışa dönük ve sosyal değil, gerçek anlamda yapayalnız. O seçilmiş tek başınalıklar falan belki hep yalandı. Muhtemelen.

Bir fırın bile seçemeyecek kadar, yanımda biri olmadığından dönüp buna nedersin bile diyememenin can acısıyla yaşıyorum. Şu hayatta sahiden bir arzum var mı onu bile bilmiyorum. Kendime en derin arzumu sormamışım ki bileyim. 

Meselem büyük, vaktim kısa.






Hiç yorum yok: