Günaydın.
Gece gibi karanlık sabah.... Her zaman olduğu gibi yeni olandan çok korkuyorum. Eskiyi bırakırken, bana ne kadar acı veriyor olsa da güvenli alanı, bildik suları terketmenin çocuksu huzursuzluğunu, akla uygun olmayan keşkesini mırıldanıyorum. Hepsi zihnin konfor alanını kollaması ve ben tam aksi istikamete cesur olmalıyım, biliyorum.
Dün yeni evime temizlik malzemelerini götürdüm. Tesisatta sorun olduğunu görmek üzdü. Düşündüğümden daha zor bir ev olabilir. Bilmiyorum ki. Yaşayarak öğreneceğim doğrusunu eğrisini.
Fotoğraftaki ev kardeşim, anne ve babamla yaşadığımız son ev. Bir buçuk senedir o eve bakarak nefes aldim. Daha doğrusu bakmayarak. Çünkü ne zaman gözüm takılsa babamın sancı içinde inleyişi doluyordu kulaklarıma. Yatakta küçücük kalışı... İncelen bacakları. Bağıra bağıra ağlamak istiyorum fakat birşey donup kalmış içimde, ellerim ve gözyaşlarım soğuk. Otuz dokuz yıl önce can çekişen bir babaya ağlayamıyorum.
Ruhumun yorgunluğu bedenime, bedenimin halsizliği zihnime, yani herşey birbirine ince ince bağlandı. Her ayağa kalkışımda çelme takılıyor gibi debeleniyorum. Oysa ipler de benim, çelme takan da, düşen de, düştüğü yerde debelenen de.
Biraz sonra yeni evime doğru yola çıkacağım. Ha gayret kalktım yerden.
Güzel birgün olsun hepimize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder