Hafta sonu İznik, Bursa, Mudanya ve Trilye arasında telef olmuş bedenimi, dün gece yatağa yatırdığımda dönme dolaptan inmiş hacıyatmaz gibiydim. Yeri gelmişken, bu hissin patenti bana aittir:))
Hava değişikliği ve özlediğim mekanları görmek açıkcası çok iyi geldi. Misafir olduğum evin sahibelerinin sevecen ve rahat hissettiren halleri de bonus oldu. Zira ben ilk defa kaldığım yerde pek uyuyamam ve mızmızlanırım ama bu defa o defalardan biri değildi.
Bursa'ya iner inmez kendimizi Arap Şükrü'ye attık. Azıcık rakım ağrısız başım diyerekten içip, gece melekler gibi uyuduk. Gerçi koltukta yatan "arkadaş" ne kadar rahattı bilemem ama benim yatağım süperdi. Üstelik nevresim öyle güzel sabun kokuyordu ki, sabahlar olmasın diye uyurken, bir de baktım güneş!
Yataktan son sürat kalkıp, kendimizi İznik Gölü kıyısına attık. Bir göl manzarası ki, oy oy diyorum... Sadece göl mü? Nefis bir kahvaltı ve pişi! Pişi nedir bilir misiniz? Pek çok şehir bebesi bilmez di mi? Pişi ekmek hamurunun eğri büğrü bir formda yağda kızartılmış hali olup, ben kendisine taparım! Bu nedenle İznik Gölü ve kıyısında kahvaltı ettiğimiz yer, artık benim için kutsaldır.
Kahvaltı sonrası zeytinlikler arasında yürüyüş ve muhtar emmi ile sohbet. Veee azıcık İznik. Azıcık mı? Yok. Bolca yapılması gereken bir şey İznik. İlk fırsatta bir tam gün ayırılması gereken, şaşırtıcı derecede temiz ve etkileyici mimari eserlerle dolu garip yer!
Sonra.... Ver elini Bursa. Mahvel'de mahvolmuş, gazı kaçmış ve Uludağ şişesinden çıkmış mı belli olmayan bir gazoz içip, Mado'nun Mahvel'i mahvedişine tanıklık edip, oradan Yeşil'e. Yeşil'den iskender yemeye ve ardından Türk Kahvesi için elbette, -kalabalık ve vıcık vıcık olsa da- Koza Han'a!
Neyse ki kahve çok kötü değildi! Ama Koza Han'ın özlediğim sessizliği yerine Eminönü meydanını aratmayan kalabalığa maruz kalmak biraz canımı sıktı. Ne mi yaptım? İpeklere gömülerek acılarımı unuttum! Tamam, bu böcek/kelebek ölmese iyi olurdu ama ipeğe deli oluyorum, elimde değil!!!
Akşam eve gidip bayıldık. Sabaha ayılıp, yine yollara düştük. Bu defa istikamet Mudanya. Mütareke binasına yakın bir eski evde nefis kahvaltı. Kahve için ise elbette Trilye!
Trilye benim için çok özel yerlerden biri. Uzun uzun susmak ve uzun uzun uyumak için biçilmiş kaftan. Kısacık bir süre için bile olsa orada olmak bana iyi geldi...
Velhasıl haftaya hazırım. Bakalım hafta bana hazır mı?
5 yorum:
KISKANDIM AMA
Sen beni, ben de şu yaptığımı üç dört güne yayanları kıskandım sevgili Guguk kuşu:))
Oldu mu simdi! al eline bir silah vur beni daha iyi, yahu memleketten uzak birine boyle bir yazi ile memleketi anlatilirmi :( depresyona girdim ben simdi nasil ozlemisim hepsini bu yaziyi okuyuverince farkettim :(
Ama ama ben, ben özür dilerim A-H, inan anlattım sayılmaz...
eh o zaman, onları da daha bi çok kıskandım:D
Yorum Gönder