26 Ekim 2011 Çarşamba

MONYT

Monty ile bir Salı daha yaşayıp, sonra olanları kayıt altına almak istememek olmaz... Büyüyor Monty ve her hafta başka bir adam olarak karşılıyor beni. Bu hafta ilk defa birlikte resim yaptık! Ben onu çizdim, o beni! Adımı öyle güzel söyüyor ki.. Bana elma ve ya helvan demeyen ilk çocuk! Ve tabii bir kaç otomobil tasarımı ve olağanüstü tekerlek çizimlerimiz de oldu. Araba tasarımı dediysem sakın buradan onun mekanik merakının romantizm merakından fazla olduğu anlamı çıkmasın. Çünkü çizdiğim çiçeğe verdiği tepkiyle öyle olmadığını açıkça anlattı. Ama şu var ki, her türlü acil durum arabasının çıkarttığı ses olan "nani nani" sesi yani Monty için "nino nino" sesi herşeyden önemli. O kırmızı renkli ışığı güneşin bile tepesine çizdik, o kadar yani.
Monty ile el yıkamak, yemek yemek ve anneyi beklemek... İkimizin resminin arasına çizdiği yeşil çizgi ile bana sevgisini anlatmaya çalışan minicik kalbini hissetmek.. Soğuk havada şapkam düştü oyunu oynamak ve durduk yere manasızca koşmaya başlamak! Eğer annelik bundan fazlasıysa zaten bana göre değilmiş, zira mutluluktan ölebilirim!

Hiç yorum yok: