Evime döndüm. Burası içinde menekşelerim, kitaplarım, kedim ve sevdiğim eşyalar olan üç odalı kocaman bir ev. Sahile, caddeye, parka ve geçmişe yürüme mesafesindeyim.
Bu mahalledeki ilk evimiz tam karşımda, üçüncüsü onun ardında ve ikincisi de hemen alt caddede. Büyüdüğüm mahalle burası.
Peki neden sığamaz oldum buralara? Sahil neden çekmiyor beni? Niçin bahar çiçeklerine gözümün ucuyla bakıyorum?
Salon penceremdeki erguvanla aynı ruh halindeyim; ne ölü, ne de layığıyla hayatta!
Ne geçen Mart, ne de bu Mart'ta kuruyan yapraklarını dökmedi! İnatçı, döngüye uyumsuz.... Şimdi baharda tepeden tırnağa yeşillenemeyecek! Çiçeğe duracak ama tek tük!
Ayna gibi ağaç! Bana beni gösteren, yedi ceddime saydıran kadim erguvan, bi desene bana neden korkuyorsun ölmeye yatmaktan? Sende mi inanmıyorsun yeniden doğmaya? O kadar güzel ki gerçek olamaz mı diyorsun?
Haklısın. En zor kısmı inanmak. Ne zormuş inanmak, ne zormuş teslimiyet! Ama bak teslim olmazsak hep Araf, hep uyku...
Uyansak ya erguvan, bi ölüversek seninle, sonra birden doğsak Venüs gibi. Olmaz mı?
Bir kadın ve bir ağaç el ele verip bi denesek, bi denesek....
Eskiden yapmıştık... Bı hatirlasan, hatirlasan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder