Günaydın,
Bizim güzel sarmaşık kuşların o çok sevdiği meyvelerini vermeye başladı. Hatta tahminime göre bir iki haftaya kalmadan tatlı tatlı renk değiştirmeye başlayacak. İŞte o zaman balkon için yepyeni mutluluk saatleri başlıyor demek.
Bu ufacık balkon, zar zor sığan sandalyelerim ve masamla benim sığınağım oldu. Okumak, yazmak, dışarıdaki hayatı izlemek için hep balkondayım. Sabahın serini, akşamın renkleri ve hatta dolunay'ın kısacık konukluğu bile hep burada. Bana göre evin en huzurlu yeri. İnsana ufacık alanlarda nasıl da keyifli yaşanabileceğini anımsatıyor.
Bu haftanın ortasına geldik. Biraz sonra Etiler'e doğru yola çıkacağım. Acaba bir delilik yapıp Bebek sahile iner miyim? Bilemedim:) Hafta bitmeden yeni internet paketimi seçip, biraz ev toparlamak hatta Ardınç'ın paketini Ebru'ya teslim etmek güzel olabilir. Böylece bir sonraki hafta benim olur.
Ah sarmaşık diye başlamıştım değil mi? Onu beğeniyorum. Sadece güzelliğini değil, azmini, mevsimlerle itişmeyen, kendisini çekip çekiştiren kuşlara direnmeyen halini de seviyorum. Bana göre kendisi şehrin dört mevsim ziyarete açık doğa tarihi müzesi. Bazen yeterince param olmayışına hayıflanıyorum. Mesela bir yüzme havuzum yok:)) Ya da canım istediğinde Londra'ya uçup Kew Gardens gezemiyorum. Acaba müzenin girişindeki dükkan duruyor mudur?
Kahvemi bitirince ufaktan toparlanıp çıkmam lazım. Ama Marmaray'ın sakin saatini bekliyorum. Son yaşadığım soğuk algınlığı öyle sert geçti ki yenisine hiç istekli değilim. Ama hafta sonu tavuksuyu çorba yapıp atmalıyım dolaba. Sanırım kendisi çok geç keşfettiğim fakat çok önemli bir gereklilik. Her an insanın dolabında olmalı.
Ne garip, kendime bakmayı yeni yeni öğreniyorum. Muhtemelen bu yoldaki yalnızlığımla henüz barışabildiğimden bu kadar geç kaldım. Yoksa insan neden böylesine erteler ki kendini? Saçma.
O halde ben başlıyorum güne, dilerim dolunay hepimize güçlü bir ışık olsun ve içerideki, dışarıdaki herşeyi görünür kılsın. Giden gittiği yerde mutlu olsun, dönmek isteyen acele etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder