28 Ekim 2008 Salı

Dilek Departmanı Çalışmayan Bir Tanrı İstemiyorum!

Nihayet yasak kalkmış! Müjdesini Virgilius'un yazısını okurken, Arzu pınar'ın yorumlar bölümüne bıraktığı mesajdan aldım:)) Herkese geçmiş olsun, tabii şimdilik!!

Gerçekten tuhaf bir durum oldu blogların kapatılması hali. Meğer ne kadar hızlı alışmışım aslında resmen tanışmadığım* bir insan topluluğuyla yazı üzerinden iletişim halinde olmaya:)) Çok kısa bir zamanda sadece ve sadece kelimelere güvenerek bir bağ oluşturabilmek gerçekten hoşuma gitti. Birinci yılın sonuna yaklaşırken, geri dönüp baktığımda bu blogu açtığım için çok memnunum. Huzurlarınızda Külkedisi'ne tekrar teşekkür etmek isterim:))

Neyse, Ateş'le bu sabah sohbet ederken Jake ve Fasulye Sırığı'nı anımsadım. Amma deli bu hatun aklı fikri 0-6 yaş arası dinlediği masallarda kalmış diyorsanız, kesinlikle haklısınız. Ama yemin ederim hayat, o masallların tekrar tekrar değişirilip önümüze sunulmasından gayrı bir halt değil. Şimdi halim yok da o yüzden örneklerle uzun uzun anlatamayacağım. Fakat inanın dönüp dolaşıp aynı hikayeyi didikliyoruz. Bazen iyi karakter oluyoruz, bazen kötü. Ama fondaki müzik* aslında hiiiiç değişmiyor. Mesela Virgilius'un hayatını peri masalına çevirecek sarışın kızı beklemesi bile masal değil de nedir? Haksız mıyım Virgilius:))

Gelelim gerçek dünyaya... Japonlarla ilgili yaşadığım hayal kırıklığının üzerine , Hüseyin amca da terk-i diyar eyleyince azıcık** sarsıldım. Nasıl mı mücadele ettim bu durumla? Bildiğim tek yolla: bol bol yemek yiyerek! Zaten bayramda ipler kopmuştu bende; kendimi glikozun büyülü dünyasında kaybetmiş, uçsuz bucaksız şekerleme havuzunda kulaç atmaya başlamıştım.

Elbette böyle olacaktı, masallar ve ejderhalar konusundaki inancım son gelişmeler karşısında epeyce ivme kaybetti. Yine de odamın tabanına yayılmış direnç kırıntılarını toparlayınca, Jake gibi bir fasulye sırığına tırmanıp boyut değiştirmek istedim. Beğendiğim bir masala sıçramak ve bildik tüm gerçekliklerin dışında yaşamak. İşte benim hayalim... Böyle bir hakkımızın olmaması hiç adil değil. Her ne istiyorsak cennette var! O da inançlı olanlara!!! Yoksa benim gibi inancı son nefesini yıllar önce vermiş biri için öyle bir umut da yok!

Niye delirmediğimi anlayamadım gitti. Hala niye direniyorum diye ciddi ciddi merak etmeye başladım. Tüpündeki hava çoktan bitmiş ama hala çimlene çimlene gezen inatçı bir dalgıcım sanki hayatta; ne yukarı çıkıp ikinci dalışa hazırlanıyorum ne de çimlenmekten vazgeçip şöyle Big Blue'daki gibi bir yunusun peşine takılıp havalı bir şekilde ölüyorum!

Bu filmin sonunu epey zamandır merak ediyorum. Ajdar'ın da dediği gibi sanırım hiç gücüm kalmadı... İttire kaktıra yazdığım bir masal, noel için hazırlamaya başladığımız ağaç süsleri ve glikoz: işte benden kalanlar! Ajdar bana göre çok şanslı, daha önce bahsetmiştim ya, onun dünya güzeli bir çan çiçeği var. Sophie!

Şimdi P.Özer ile buluşmaya gidiyorum. Muhtemelen "daha çok yaz" diyecek bana. Yarın Külkedisi "haydi yoga yapalım" diye ısrar edecek... Hepsi ama hepsi kocaman bir kandırmaca gibi geliyor. Oysa iyi niyetli nasihatlar bunlar...

Merak ediyorum, beni seven, beni yaratan o -sözde- tanrı*** nerede? Neden sorularıma cevap vermiyor? Yoksa dilek departmanından memur mu eksiltti kriz yüzünden? Cimri tanrı!




* Ne demekse resmen tanışmak!!??
** Azıcıktan kasıt 7.8 şiddetinde bir tusunami!
***Onu durmadan kışkırtıyorum, hani belki sahiden vardır ve bana kızıp tepeme bir yıldırım düşürür diye ama ya gerçekten ben haklıyım ve o yok. Ya da daha fenası beni gözden çıkardı!

6 yorum:

Arzu Pınar dedi ki...

Tanrı, sürekli istemeye alışkın küçük kızlarının büyüyüp; kendi ayakları üzerinde durabilen, yetişkin ve güçlü kadınlar olmalarını istemiş olmasın?

Fortunata dedi ki...

Mutlaka istemiştir, yani en azından senin tanrın istemiş olmalı:)) Belli ki aranızda bir güven ilişkisi var. Oysa benimkinden ses yok hala!

Brajeshwari dedi ki...

Belki sana diyor ki, biraz daha yaz..Biraz daha arkadaşlarınla sohbet et ve hayatın keyifli yönlerini gör..Zaten yüzeceğin deniz de bak ayağının ucunda..Bir adımda, suya girecek ayakların.. Sen sadece görmüyorsun o denizi..Olsun görme, şimdi ufka dalıp hayallerini kur, bana kız biraz.. Güleceksin tüm bunlara... Bir zaman sonra, denizi farkedeceksin , meraklanma..

?

No More Virgilius dedi ki...

Kıtab-ı Mukaddes'in Derlemeler (Ecclesiastes) bölümünde geçtiği gibi,
"9 önce ne olduysa, yine olacak.
Önce ne yapıldıysa, yine yapılacak.
Güneşin altında yeni bir şey yok.
10 Var mı kimsenin, “Bak bu yeni!” diyebileceği bir şey?
Her şey çoktan, bizden yıllar önce de vardı." (Birinci Bölüm'den)

Haklısın, Sarışınlar geldi, gitti, Kızıllar ortaya çıktı ve sonra kayboldu, esmerleri zaten sevmedim ve sevmeyeceğim...
Her ne olduysa, gene o olacak...
Gene bir peri bekleyeceğim.

p.s. yalnız bu ne iştir, herkes "sarışın'a" takmış durumda:) Peri olsun da zenci olsun!

Fortunata dedi ki...

Sevgili Brajeshwari,
hiç kızar mıyım sana? Elbette haklı olduğunu biliyorum. Neden delirmediğimi de biliyorum aslında. Çünkü iyi günler gibi kötü günlerin de geçeceğini gayet iyi öğrendim. Sadece vızıldanıyorum:))

Virgilius,
Televizyonda çubuk kraker reklamı vardı hatırlar mısın? "İnsan olsun insan" diyordu abiler. Yani hepimizin beklentisi aynı neredeyse. Yine de esmer olmasın ya, ben de esmer sevmem:)

Fortunata dedi ki...

Not. Virgilius, Monica Belluci ve Al Pacino'yu kategori dışı tutalım lütfen!