Bir Zen Hikayesi
Günlerden bir gün değerli bir zen ustası yanına en sevdiği öğrencilerinden birini alarak, komşu manastıra doğru yola koyulur. Derin bir sessizlik içinde nehre varırlar. Karşı kıyıya geçemeyen yaşlı bir kadın suyun kenarında durmaktadır. Usta kadını sırtına alır ve karşıya bırakır. İki rahip hava kararana kadar sessizce yollarına devam ederler. Akşam olunca uyumak için bir ağacın altına uzanırlar. Fakat genç rahibin gözüne uyku girmez. "Sor bakalım" der usta. Çırak çekinerek ama biraz da suçlayıcı bir tonda sorar "ustam bizim inancımızda kadına dokunmak yasaktır. Ama siz yaşlı kadını sırtınıza aldınız. Ben bunu anlayamıyorum!" Usta güler, "ben onu beş dakika sırtımda taşıdım, ama bakıyorum sen hala zihninde taşımaya devam ediyorsun!"
Bir Mevlevi Hikayesi
Dergaha mensup gençler, zaman zaman zihinlerine doluşan günahlarla mücadele etmekte zorlanırlar. İnsan olarak bedenlenmenin gereği olan nefs ile inançlı tarafları böyle günlerde öyle hırpalanır ki, sonunda çözümü büyüklerine danışmakta bulurlar. Acaba günahtan kaçınmak için ne yapmalıdır? Cevap çok derin ve bir o kadar da basittir: Günahı zihninde taşıyacağına ve her gün işleyeceğine, işle gitsin ve tövbesine ver enerjini!
Bir Elvan Hikayesi
Kalbimi çok kıran, bana kendimi önemsiz, değersiz hissettiren ve defalarca kapımın önünde kaypaklık eden insana fazlasıyla hak ettiğini bile bile ağız dolusu beddua edemedim. İyi bir ruh olmak, karma yaratmamak ve kötülüğe kötülükle cevap vermemek adına sustum. Susmayı başarı saydım. Böbürlendim, neredeyse onun kadar kibre kapıldım! Oysa haksızlığa uğramıştım yakasına yapışıp hesap sormalıydım. Bugün, Budistlerin yeni yılına gün sayarken gönülden istediğim karma temizleme meditasyonuna zihnimde bu yükle oturamıyorum. Bir bilene sordum. Ne yapmalıydım? Farkındalıkla ve bir kereye mahsus beddua ve küfür neden olmasın dedi. Oh! Aslında şu an telefon açıp, "Allah senin belanı versin. Tüm hayatını yaralı bereli bir ergen olarak yaşayan şımarık, maddeye tapan, kendini bilmez bir pisliksin sen. Dilerim hayatın ıstırap ve hesaplaşmalarla geçsin. Ki öyle zaten ama sen körsün. Güçsüz ve zavallısın, varlığın anlamını uyuşturucuda ve parada arayan zavallı... Dillerim ruhun acı nedir bilsin!" diyebilirim. Ama gerek yok, bu tabiattaki insanlar fareler gibi hırsızlık yaparak yaşarlar; neşenizi, yaşam enerjinizi, umudunuzu çalarak! Er gec buraya gelecek, çünkü zavallı ve nasıl olsa bu bedduayı nasıl kalpten dillendirdiğimi görecek. Ama yüzüne baka baka söylemeyi öyle çok isterdim ki. Ah be kısmet değilmiş. Yani diyeceğim o ki Allah belanı versin senin!
Oh, şimdi huzur içinde meditasyonuma dönebilirim:)))
Önemli Not: psikolog bir arkadaşım benimle bir proje oluşturup budist pratikleri hayatta nasıl kullanabileceğimizi konuşmak istediğini söyledi. Neden ben? Ben yumuşak ve neşeli anlatıyormuşum. A bak buna şaşırdım. Bana sorsanız Berrak Yurdakul bu konuda son yıllarda sahneye çıkan en nefis yaratık derim. Arkadaşım, Berrak'ı sert buluyormuş. Bakış açımız ve yaşanmışlıklarımız algımızda nasıl da belirleyici. Oysa sert köşelerden buz gibi soğuyan ben Berrak'ın tarzını çok yakın, sıcak ve içten buluyorum. Sanırım ben kadının, erkeğin değil de, özünde ruhun taşaklısını seviyorum:)
Unutmadan Mevlevi Dedesi, Zen Ustası veya Guru, bu konumdaki insanlar öğrenci olarak kabul ettikleri kişileri elbette derin bir şefkatle severler ama bir annenin çocuğunu uyandırması gibi bazen sert cümleler, ufak sarsıntılar yolun gereğidir. Bu tavır şiddetle karıştırılmasın lütfen. İnsan derin bir uykudadır ve ustaya tekrar uyuklamayalım diye gideriz... O halde o alarm çalacak, o yüze su çarpılacak azıcık yanıversin tatlı canımız.
03.02.2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder