Sabah sabah çok değerli bir dostumun internetteki fotoğraflarına baktım. Özellikle ev dikkatimi çekti birden. Tam da oturmak istediği evde oturuyordu. Tam da hayal ettiği gibi.
Elbette kolay olmamıştı o eve kavuşmak ve dört duvarı o hale getirmek. Ama olmuştu işte. Ve tam da istediği gibi.
Kendimi düşündüm. Hayatımdaki hiç bir detayı değiştirmek için emek harcamayışımı. Olanı olduğu gibi kullanıp, üzerinde düşünmeyişimi. BUNA BEDENİM DE DAHİL... Eve ve ev eşyasına ne zaman küstüğümü bulmaya çalıştım. Geri gittim, gittim, gittim... Buldum. Bulduğum yere büyük bir işaret koydum. O an ki duygumu hatırlamaya çalıştım. Neşemi, heyecanımı. Sonrasını. İyi ve kötü herşeyiyle orada kalsın istedim deneyimlediğim.
Şimdi yeni bir ev hayal etmek istiyorum. Her eşyasını heyecanla seçtiğim, içinde yaşamaktan keyif aldığım bir ev. Barınmadığım, yaşadığım bir ev.
Sanırım benim tarzım nedir, ya da bir tarzım var mıdır ondan bile emin değilim. Hayal meyal hatırlıyorum bazı detayları. Mesela soluk mavi ve beyaz sevdiğimi ama masa ve sandalyelerin, özellikle de yerin cilalanmamış ve çok koyu olmayan bir ahşap tonunda kalmasını tercih ettiğimi. Bakır kap kacağa bayıldığımı. Her daim bol ışık alan pencereler istediğimi...Dantel ve taze çiçek sevdiğimi... Mutfağın her daim benim için evin kalbi olduğunu..
Biraz evimle ilgilenmeye karar verdim:)
3 yorum:
http://dunya.milliyet.com.tr/otel-tuvaletini-ev-yapti-/dunya/dunyadetay/19.03.2012/1517362/default.htm
vay be:)
ben de aynen öyle dedim:D
Yorum Gönder