9 Mart 2012 Cuma

EV


... İnsan ne kadar süreyle evine geri dönüp orada kalır? Olabildiğince uzun bir süre ya da tekrar kendine gelene kadar. Bu ne kadar sıklıkla gereklidir? Dış dünyada çok etkinseniz ve "duyarlı"ysanız çok daha sık. Deriniz kalınsa ve pek fazla da "dışarıda" değilseniz, daha az bir sıklıkla. Her kadın ne kadar sıklıkla ve ne kadar süreyle bunu yapması gerektiğini yüreğinde bilir. Bu, insanın gözlerindeki pırıltının, duygusal durumunun, canlılığının, duyularının yaşamsallığının belirmesiyle yakından ilgilidir ...
Kurtlarla Koşan Kadınlar, Clarissa P. Estes
Ne zamandır bu manada eve gitmedim. Bodrum evimdir ya, dedemin ölümünden sonra oradan bile içim soğudu sanki. Çantamı olup yollara düşmenin zamanı geldi. Yeni bir ev aramanın zamanı... Kendimi hatırlamanın, başkalarının gündelik kaygılarında boğulmaya son vermenin zamanı. Kendimi joker veya bir ayakkabı çekeceği gibi hissetmekten sıyrılmanın ve yeniden sadece ve sadece Elvan için nefes almanın zamanı.
Kitap herkesin eve dönüş yolu, eve dönüş sıklığı ve orada kalma süresi farklıdır diyor. Bunun birden çok yolu olduğunu da ekliyor.
Mart ayı beni affetsin onu hiç sevmem. Mart, hep hayatımın karanlık ayı olmuştur. Mart geldiğinde bilirim ki nergisler bitecektir. Bilirim ki anemonlar dağları süslemiştir ama benden uzaktır. Bademler açmış, Poyraz onlara korku salmıştır köyümde. Eski kayıplar hortlamış, bağışıklık sistemim alaşağı olmuştur anıların hücumundan. Yeni yıl yaklaşmış, ağaçlara su yürümüştür. Alttan alta güzel, ışıklı günler ses verse de, hala kıştır. Kar, ölüm, hastalık ve ihanet her an gelebilir. Aşk da gelebilir. Nitekim gelmiştir de geçmişte, can almak için!
Can vermek önemli midir? Verecek bir tek o kalmışsa ve o da zaten bir emanetse? Canı en sevdiğimize vermek pek mi fenadır? Bilmem... Ardımızda bir evlat bırakmışsak, güneş gibi saçlarımız toprağın altına saklanmışsa ve yaşımzı henüz kırk bile olmamışsa can vermek önemlidir bence.
Canı toprağa karışmış ikinci genç insanın haberini aldım bugün. Mart, yine Mart oldu işte. Prusya Kralı nasıl nefret doluysa P.tesi'ye, benim hıncım da Mart'a!
Hiç bir an olmadığı kadar eve dönmeye ihtiyacım varken, beni şehre bağlayan tüm sorumluluklarım altında bükülen belim, hayatı taşıyamayan yüreğim Mart'ın ayakları altında bir kez daha ezilirken, aya karşı uzun uzun uluyan dişi kurtlar geliyor gözümün önüne. En vahşi yanımı çağırıp, en güçlü bacaklarımla eve, evime koşmak istiyorum. Mart gidene kadar da orada kalmak istiyorum!

2 yorum:

nomen dedi ki...

Dilerim bu mart; kalan üçte ikilik yarısıyla size kendini affettirir. Bir yolunu bulur sizden özür dilemeye. Yarın bir sürpriz yapar size ve M-"art"niyetini değiştirir!

Herşey gönlünüzce olsun Fortunata; bazan eve dönmenin yolu bir şarkıya dönmekten geçer ya, size o şarkıyı diliyorum.

Gönlünüz dert görmesin; ne hoş bir gönül anlatan yazı!

Fortunata dedi ki...

İnanılmazsınız nomen, gerçekten bu gece bir konsere davetliyim. Hem de canımın içine sokacak kadar içine inandığım bir dost tarafından! M"art" demiştiniz değil mi?:) SEvgilerimle...