25 Mayıs 2010 Salı

SÜLEYMANİYE'DE RÜYA

Sabaha karşı uyandığımda neredeyse her saniyesini hatırladığım rüyamda, sen bana uzun uzun olmasa da pek çok şey anlattın ama ben kalkıp bütün bunları yazmak yerine, olmayan uykumu çağırıp başımı yastığıma yapıştırdım! Sonuç olarak da bana kalan üç beş kare dışında ne dediğini hatırlayamıyorum...


Kocaman, şişko tekir kediyi sırt üstü debelenmekten kurtardık. Sanırım sen kurtardın. Sonra Süleymaniye'ye gittik. Neden Süleymaniye bilmiyorum. Orada durup Galata Kulesi'ne baktık. Bana tuvaletleri gösterdin. Osmanlının helaları. Yan yana taş plakalar üzerindeki anahtar deliklerini andıran çukurlar... Oraya çocukların tekbaşına girmesi ne kadar tehlikeli olur diye düşündüm...


Sonra camiinin ya da kütüphanenin içindeydik. İki farklı renkte cilt vardı. Bana kırmızı cildi eline alıp adını söyledin, sonra da yeşilin. "Gülruğ" gibi bir kelimeydi.. Hatırlayamıyorum ki...


Oturduğun yerden kalkarken elini beline götürdün, bir tek o sahneyi hatırlıyorum: "onbir yıldır ağrıyor" dedin. Ben de sana " benim bir chiropractic uzmanım var, ona git" dedim. Bütün hatırladığım bu karşılıklı konuşma... Ne şimdi bu?

4 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

hepsinin bir anlamı vardır ama biz bilmiyoruz.

Fortunata dedi ki...

evet, olmalı...

JoA dedi ki...

bunun "içinden kırılmak"la bağlantısı olabilir mi fortunatacım? umarım vardır. varsa eğer, çözüm yolundasın demek değil midir?

Fortunata dedi ki...

Senin gibi düşünüyorum JoA, her rüya bir mesaj....