20 Mayıs 2010 Perşembe

DİVANYOLU


Yol ve yolculuk üzerine ne zaman düşünmeye başladığım belli değil. Bildiğim tek şey doğum anım - neredeyse - Bodrum Söke yolunda gerçekleşiyormuş. Dilerim ölüm anım da bir seyahatte olur; sevdiklerimi üzmeden, beklenmedik bir anda, şaka gibi ve hızlıca!

Bu sabah Burhan Bey ile geçtik karşıya. O okula gitti ben avareliğe çıktım sokaklara. Bu defa ona buna değil, kendime hediye ettim caddeleri. Kimseler için değil, kendime keşfetmek istedim daha önce yüz kere bastığım ama bir kez olsun kulak kabartmadığım kaldırımları. Ha, kulak kabartmak demişken, sağ kulağım hala duymuyor. Bazen saat tiktakları gibi garip sesler geliyor derinlerden ama ciddi bir işitme kaybı oluştu. Ne diyelim, her şey Allah'tan:)

Divan Yolu. Herkesin bildiği Çemberlitaş - Sultanahmet arasında uzanan, sağında solunda içine edilmiş medreseler, yüzüne bakılmayan türbeler, hanlar, hamamlar ve türlü şekilsiz mağaza ile donatılmış, bütün bunlar yetmezcesine, tam ortasından tramvay geçen cadde!

Okula giderken aylarca, yıllarca adımladığım cadde. Bu güne dek bir kez bile ziyaret etmediğim II. Mahmut, Sultan Abdülaziz Han, Esma Sultan, Hatice Sultan gibi Osmanlı soylularının uyuduğu, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın medresesinin sessizce yaşamaya devam ettiği, Köprülü Kütüphanesi'nin ise artık okunmayan kitaplarıyla küskün küskün boynunu eğdiği çok bakılıp, hiç görülmeyen zenginlik!

Yüzbin defa taşlansa, binlerce ayaklanmada yıkılıp yansa, hatta kör, sağır ve dilsizlere yurt olsa da azalmaz İstanbul. Sen, ben yüzüne bakmasak da güzelliğinden yitirmez... Yok sayıldıkça çoğalan, gözden kaçırıldıkca kalplere sızan sihirli bir kent burası.
Bir daha yolunuz o tarafa düşerse lütfen Laleli'de inin tramvaydan ve sağa sola bakarak yürümeye başlayın Divanyolu'nda. Sizi Beyazıd Camii'nde oyalanmadan Çemberlitaş önüne yönelmeye davet ederim. O zavallı sütuna bir bakın. Hristiyanlık tarihini besleyen, efsanelere ilham veren rölikler hala altında bir dehlizde olabilir mi sizce? Kimbilir... Belki de Tabernaculum hakkında okumanızın zamanı gelmiştir? Mimar Sinan tarafından yapılan şu hamamı görüyor musunuz? Ne kadar ucuzlatılsa, ne kadar turistik bir pavyona benzese de orayı Sinan yaptı, unutmayın...

Devam edelim... Viyana Harbi sonrası başını sultana teslim eden Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın medresesi içindeki kitap satış mağazasına girip Kemal Bey ile tanışın. Size mutlaka bir çay ısmarlayacaktır. Ona kitaplar hakkında her şeyi sorabilirsiniz. Bu tanışıklık sizi çok zenginleştirecek, tabii paradan başka değer biriminiz kaldıysa... Oradan çıkıp Köprülü Kütüphanesi'nin bahçe kapısından girip, sol tarafınızdaki beyaz gülü koklayın. Bir an için şehrin keşmekeşinden nasıl da alıp çıkartacak sizi...
Yorulduysanız azıcık daha dayanın ve ister Sultanahmet tarafına devam edip saraya gidin, isterseniz benim gibi Nuruosmaniye caddesine yönelip turistlerin arasına karışın. Buraya kadar gelmişken biraz halıları ve mücevherleri seyredin. Sonra kahve satan dükkanlardan birine oturup yeni kitaplarınızın tadını çıkartın! İstanbullusunuz siz unutmayın:)

Hiç yorum yok: