17 Ağustos 2009 Pazartesi

ÖLÜM


Bu fotoğraftaki adam neye bakıyor dersiniz? Geleceğine mi? Yoksa vakitsiz gelecek olan ölümüne mi? Onu uyarmak isterdim; fotoğrafa dokunup, ona kaç günü kaldığını söylemek isterdim. Karısını, kızını, oğlunu bol bol kucaklamasını çünkü daha sonra fırsatı olmayacağını söylemek isterdim. İşin aslı pek çok şey söylemek isterdim ama söyleyemedim. Çünkü o zaman çok küçüktüm. ( Gerçi sonraki yıllarda da sevdiklerime pek fazla güzel söz söyleyemedim... Etrafımdaki erkeklerin çoğu yeterince sevilmediklerini düşündükleri için gittiler. Umarım şimdi oldukları yerde daha çok seviliyorlardır ).
Yıllar sonra hayat bana ikinci bir şans verdi. Bugün babası uzun bir yolculuğa hazırlanan Pamuk Prenses'e bütün bunları anlattım. Babasının, her gün yavaş yavaş hazırlandığı yolculukta, onun ellerini sımsıkı tutuşunu sevgiyle, kalbim burkularak ve takdirle izliyorum. İçimdeki yolculukta asla vedalaşamadığım babamı da bu vesileyle uzaklara gönderiyorum sanki. Hiç düşünmediğim kadar onun hakkında düşünüp, hiç konuşmadığım kadar konuşup ve hiç yazmadığım kadar yazıyorum.
İçi irin dolu bir torba patladı sanki.. 2009 Benim öldüğüm yıl olacak. Ölmeden tekrar doğamayacağımı anladım.

6 yorum:

JoA dedi ki...

hepimiz kendimizi o adamın yerine koyabiliriz. ama bütün dünya bir araya gelse senin için o adamın yerini tutamaz değil mi fortunata? Pamuk Prenses'e de sabır ve güç diliyorum. hepimiz yiyeceğiz o elmadan...

kelebeklerözgürdür dedi ki...

tek bir kişiye sırf bu anlattıklarını bile anlatabilmişse yaşamının sonuna gelmiş bir insanın bu yolculuğu, sırf bununla bile ne kadar değerli...

"ölmeden ölünüz"...işte bunu anlatıyor rapunzel...hepimize bunu kavrayabilmeyi dilemekten başka birşey gelmiyor şu an elimden...

Lupelyan dedi ki...

Dünden beri sana ne yazmam gerektiğini düşünüyorum. Şimdi karar verdim düşünmeden yazacağım. İçindeki irini akıtmak için elinden geleni yap, geçmişinle yüzleş ve bitsin artık. Öldüreceksen içindeki kuruntuları öldür ama sakın ruhuna dokunma. Bunları yazmak haddim değil biliyorum, öncelikle affına sığınıyorum. Evet seni gerçekte tanımıyorum haklısın, bendeki algın şöyle; çok akıllı, yazmakta usta, kültürlü, kendini çirkin ördek yavrusu sanan bir prensessin. Güçlüsün, camdan bir kalbin var, böylece içinin ne kadar temiz olduğunu, iyiliklerle dolu olduğunu hepimiz görebiliyoruz.
Yaptığın sorgulamaların çok benzerlerini yaptım yıllarca, sonuçta sadece insan kendine acı çektirebiliyor. Annemin istediği gibi iyi bir evlilik yapıp, çocuk sahibi olamadım bende, güçüme güvendim iki kere sıfırladım hayatımı, hep beni sevenleri terk ettim, sevmeyenlere yıllarca sadık kaldım, daha çocukken beni terk edenin acısını kendimden çıkarttım. Çok vicdan azabı çektim. Görüyorsun işte hepimiz hata yapıp bedellirini ödüyoruz bir şekilde. Bir süreden beri hayatla ve kendimle mücadele etmeyi bırakıp, kendimi sevmeye başladığımda hayatta bana iyi davranmaya başladı. Ben umudumu hiç kaybetmedim. Seninde kaybettiğini düşünmüyorum.
İçindeki çocuk özlemi o kadar belli oluyor ki, aynı şeyi tüm yüreğimle hissettiğinden isyanlarının nedenlerini anlayabiliyorum. Oysa benden çok daha şanslısın bu konuda, lütfen ümit etmeye devam et. Klasik bir laf olacak belki ama yazacağım yinede "birgün herşey çok güzel olacak".
Sen çok iyi ve düzgün bir insansın, bir sürü sevenin var, bundan güzel birşey varmı hayatta ?

Umarım haddimi aşmamışımdır.
Sevgilerimle.

Fortunata dedi ki...

Sevgili JoA,
Elmayı dün yedik. Bir hafta daha buralardayım, boğazıma takılan son lokmayı da yutup eve dönüyorum. Çok çok öperim seni...

Canım Külkesidi,
Burada yazamayacağım, hatta kimbilir eve dönünce kilitlenip sana bile yeterince açıklayamayacağım kadar dolup taştım.
Aklımda binlerce iş, yüzlerce aşk ve bir o kadar da güzel sofra var,
üzerinde dostlarla yenilip içilen...
Ama ölmeye karar verilmiyor, anı gelince ölünüyormuş... BUradaki ölümden ve içimdeki cenazelerden geçerken aklımda, gözümde ve ruhumda sen, ben ve Celaleddin Dede ile sohbet ettiğimiz o kapı önü vardı.. Sen bu sohbeti çok iyi hatırlıyorsun eminim...
Bu nedenle bu yıl öleceğim:))

Sevgili Lupelyan,
Bu blogda haddini aşmak yok. Öyle bir sınır da yok. Gelen gidenlerin çoğu dostumuz zaten. Ve senin gibi bir kaç yeni dost:))
Burada olup, bunca güzel sözle içimi serinlettiğin için minnettarım.
Umudumuı kaybetmedim. Sadece zaman zaman duruyorum. Yoruluyorum. Oynamamak istiyorum. Yine de buradaysak umut var demektir:)))
Koskocaman öperim seni...

pilatescadisi-pilateswitch dedi ki...

Pamuk Prensese büyük sabır ve sevgi dolu bir dünya diliyorum.
Sana ise, sadece içini rahat tut diyorum, babana bağlılığını ve sevgini seni tanıyan herkes hissedebiliyor ki bunu göstermek için çaba da harcamıyorsun,doğal olarak görünebilen bir gerçek bu.. ve aslında baban senin elinden hep tutuyor ve saçlarını hep okşuyor..

Fortunata dedi ki...

Sağol canım Pilatescadısı,
Çok özlemişim seni...