24 Ağustos 2009 Pazartesi

İyot ve Adaçayını Bırakıp, Kavak Ağacındaki Balığa Doğru Yürümek.

Köy günlerimin sonuna geldim... Geriye dönmemek için ne kadar dirensem de orada beni beklemekte olana karşı hiç bir gücüm yok...

Bu akşam dönüyorum. Barones ve mirasçısı, Muse, Burhan, M&H Altınçekiç, Erol Hocam, CengizHan(!), Külkedisi, teyzem... yolumu gözlerler ne zamandır. Hepsini çok özledim. Ama ardımda bıraktığım deniz, huzur ve burada yaşadığım ( özellikle son hafta ) onca olan biten acaba nasıl bir ben getiriyor İstanbul'a ? Eskisinden daha akıllı ve aydınlık olduğu kesin! Devamını bilemem...

Özetlersek dönüş için az evvel bavulunu toplayan kadının, eski benden ufak tefek farkları şöyle sıralanabilir:

Artık çoook uzun, dümdüz saçları yok! Pamuk Prenses ve Cadı Ablaları ( tatlı cadılar elbette:)) tarafından cebren ve hile ile kestirildi:)) Artık kulelerde prens falan da beklemiyor, aşağı indi. ( Prenslerin çok umurundaydı sanki! )

Geleceğe dair korkuları inanılmaz azaldı. Çünkü gerçeği bir kez daha hatırladı: Hepimiz Öleceğiz! Ve geleceği şekillendirecek olan sadece ve sadece biziz; kendimiz! Buna inanmayan, bunun için emek harcamayan ve denemeyenler için üzülmeye bile gerek yok!

Hiç tanımadığı bir yabancıya yirmidört saate kalmadan tüm zihnini teslim edebilecek kadar büyük bir manevra yapabildi...
Küçük Prens ve demek istediklerini iki farklı adamdan bir kez daha dinledi... Artık yılana kızgın değil...

Kafasında üç önemli proje iyice olgunlaştı, üçü de çocuklarla ilgili. Sadece biraz paraya ihtiyacı var :))Ve nihayet emek harcayabilecek kadar yüksek bir morali yakaladı, ki bu paradan çok daha önemli...

Son olarak kavak ağacına çıkan balığa* selamı var, söyle diyor: "Sana inanmıyorum!"

Bodrum benim ruhuma en uygun coğrafya. Kabul ediyorum, cildime hiç iyi gelmeyen bir mevsimde epeyce uzun bir zaman geçirdim burada. Fakat haklı sebeplerim vardı. Prenseslerim buradaydı; hem küçük hem de büyük olanlar... Hatta içimde bir köşeye saklanmış ve artık bir prenses olduğuna dair inancını kaybetmiş olan da buradaydı...

Hesaplaşmam gereken geçmişim buradaydı; hem çok eski, hem de daha yakın zamanlara dair karalama defterlerim... Dedemle bir yıl daha Denizciler Kahvesi'ne inebilmiş olmaya, Erdal Amca ve Sevinç Teyze ile güce ve inanca methiye düzen sohbetlere, Pamuk Prenses babasını uğurlarken el sallayabilmeye, küçük prensesler ve anneleriyle yaşanan huzurlu gün batımlarına ve en önemlisi bana evrenden yollanan inanılmaz mesaja değerdi... Her dakikasına değerdi. Buna sebep olan herkese nasıl teşekkür etmeli bilmem. Özellikle de Piri Altuğ Reis'e... Onun kararlı ısrarı olmasaydı bu başlangıç şansını ıskalayacaktım. Teşekkür ederim, Poseidon seni daima korusun Altuğ'cuğum.

Prenseslerin çamur banyosu, Yalıkavak'da içtiğim son şarap (!), balığın kavağa çıkmasını anlatacağım hikayeler size borcum olsun. Nasıl olsa uzun bir kış var önümüzde...

Aranızda şehirden kaçma şansı olmayanlar vardı, biliyorum... Bütün kalbimle buralarda olabilmenizi isterdim... Hiç olmazsa bir kez birlkikte yüzebilseydik. Hatta Külkedisi'nin hayalindeki eve herkesi toplamak ve kocaman kalabalık bir aile olarak yaşayabilmeyi çok ama çok isterdim...İstiyorum da!

Bu yaz başaramamış olmam gelecek yazı ilgilendirmez ki. O daha yaşanmadı... Tatilde öğrendiğim en değerli şey; geleceğin hala şekillenmemiş olduğunu kavramaktı. Geçmişin yanlış akitleriyle durmadan baltalanan geleceği artık akışa teslim ediyorum. Yepyeni akitler ve yepyeni taleplerle duruyorum karşısında. Bu inanılmaz deneyime beni hazırlayan sevgili Nazmi Hocam ve Celaleddin Dede olmasaydı biliyorum ki geleceğim de geçmişim kadar yorucu olurdu. Yine de yorulacağım ama artık yorgunluktaki anlama daha yakınım... Kendime, isteklerime daha yakınım. Daha dürüstüm.

Şimdi geri dönüyorum. Üstelik sadece şehre ve dostlarıma değil, kendime de dönüyorum bir anlamda. İyice avuttuğum, sakinleştirdiğim, kararlı bir kalple dönüyorum. Alçalıp yükselmelere daha dayanıklı, evinin penceresindeki sarmaşığa inancı tazelenmiş bir benle. Olmuş ve olmakta olan tüm olaylarla barışmış bir benle. Yogayı daha fazla önemseyen, hayatın hakkını vermeye daha kararlı, yazdığı masallara inancı tazelenmiş biri olarak.

Londra'dan gelecek dostuna harika bir tatlı pişirecek ( tarifi teyzemden, bana tapacaksın Mehmetus!! ), Koç burcu arkadaşıyla romantik filmler izlemekten ve ağlamaktan korkmayan ( beni en çok ağlatacak filmi bul, sana karşılığında yemek yapayım:)) , bel ve kalp ( hiç düzelmem sandın değil mi, ama bak yanıldın!!! ) ağrılarıyla barışmış, daha yüzlerce kez yıkılıp yıkılıp ayağa kalkmayı olağan sayacak kadar hazır biri. Yaşamaya hazır biri:))


Not. Külkedisi, bizim komşuya adaçayı getireyim diyorum ne dersin?:)) Fazla mı romantik kaçar?
* Charlotte Cafe'de bana bakılan son falda bu çıktı; kavak ağacında bir balık! Ya da alık!

3 yorum:

kali dedi ki...

iyi, güzel hoş ta saçlarını neden kestin be kadın?! gidip ben de kestircem bak şimdi! "kekilli" döncem istanbul'a

külkedisinin o büyük evini en büyük halinden bir yaz yapabilsek cidden gözlerim açık gitmeyeceğim. büyük çadır ve küçük ateşler de olabilir belki? :x

kendine falan da geri dönmedin, hep kendindeydin zaten. Anaç gezegen fortunata ve etrafında dönen fortunata uydularından oluşan bir sistemsin sen işte :P bu uyduların ve yıldızların birbirleriyle yaptığı açılara vs. göre ruhu haliyen değişiyor. köyünde bu küçük gezegenler insaflıca etrafında dizilmiş seni fazla itip-çekmeyi bırakmışlar ki uzuun bir bahar ekinoksuna giriyoz sanırım :)

Lupelyan dedi ki...

İşte uzun zamandan beri beklediğimiz bir yazı.
"Ve geleceği şekillendirecek olan sadece ve sadece biziz; kendimiz!" Evet gelecek henüz şekillenmedi, daha güçlü ve kararlı bir Elvan tarafından sıfırdan yaratılacak... Kendindeki potansiyelin farkına varmana ve peşinden gitmeye karar vermene çok sevindim. Hepimiz için güzel bir kış olacak. Sevgiler.

Fortunata dedi ki...

Canım Kali,
Kökü bende yahu. Hem hepsini kestirmedim ki! Bu cadılar beni çekiştirdi ama direndim:)))
Uzun bir bahar..... Sana anlatacağım acayip hikayeler var!!! Marduk hakkında. Delireceksin:))
Hadi çabucak gel! Öperim koskocaman.....

Lupelyan...
Güzel sözlerin için sağol. Orada olduğunu bilmek bana çok iyi geliyor:)) Öpüyorum seni de.