Adamım Leonard Cohen. Tam erkekler hakkında zehir zemberek bir yazı döşenecektim ki, dün gece binlerce kişiyle - Külkedisi'nin doğumgününü kaçırmak bedeliyle - adeta büyülenerek seyrettiğim konser ve bütün o karmaşanın ortasında duran minicik, kibar ve olağanüstü etkileyici adam, fikrimi tamamen değiştirdi. Demek ki haksızlık etmemek lazımmış, bakınız dört dörtlük erkek de mümkünmüş. ( Her ne kadar müzelik sayıda kalmış olsalar bile.... )
Aslında bemim yazım "üç üçlük erkekler" hakkında olacaktı. Kafamda yazıp çizmiştim, iş oturup cümle kurmaya kalmıştı. Hem, büyük bir zevkle anlatacaktım neden üç üçlük. Kocaman harflerle yazacaktım: "Çünkü erkeğin dört dörtlüğü olmaz!!!" diye.
Heyhat, Rabbim Leonard'ı yolladı da, bu kulunu saçmalamaktan kurtardı:))
Konser tek kelimeyle başarılıydı. En az yetmiş yaşındadır diye düşündüğüm ama bugün evlenelim dese saniye düşünmeyeceğim adam, meğer yetmişdört yaşındaymış. Leonard'la çok mutlu olabilirim. O bütün gün etrafımda varlığını devam ettirsin, arada bir o hiç eskimemiş sesiyle şarkılar mırıldansın, bana yeter:))
Bundan sonra ne istediğimin altını iyice çiziyorum: Leonard! Ben kibar adam seviyorum. Höd zöt yaratıklar ne kadar zeki, ne kadar Ahmet'in deyimiyle "Süt gibi" olsalar da, uzun süre dikkatimi çekmiyorlar. Ama incelikli bir adam dünyayı bambaşka görmemi sağlayabiliyor. Bakınız A.D vaakası. Evet evet, müziğin büyüsüne, adamın inceliği eklenince direnmesi zor bir durum çıkıyor ortaya.
Huzurlarınızda evrene mesajımı net bir şekilde veriyorum: Leonard Cohen tavırlı, kendini seven, incelikleri yaşam biçimi haline getirmiş bir adam istiyorum.
Bütün bu karman çorman geyikler bir yana, Leonard Cohen ve onunla sahneye çıkan tüm müzisyenler gerçekten çok başarılıydılar. Saksafoncunun, mızıkayla yaptığı şovdan tutun da, vokallerin seyirciyi bir anda dağıtan akrobasi gösterisine kadar her şey gayet güzeldi. Beni asıl etkileyen adamın sesinin zerre kadar değişmemiş olmasıydı. Oysa I'm Your Man albümünün çıkışının üzerinden bile neredeyse yirmi, hatta daha fazla yıl geçmiş olmalı.
Albümü bana rahmetli Alpay almıştı. Hey gidi hey. O zamanlar flört ediyorduk. Beni paçavra gibi kenara fırlatmış olan erkek arkadaşımı oyun dışı bırakmaya çalışıyordu bütün gayretiyle.. Bense, beni zerre kadar umursamayan bir adamla, her gün çiçekler, böceklerle kapımı tırmalayan arasında öylece duruyordum. ( Hikayenin bugününü merak edenler için gereksiz not: Alpay; Amerika'da ve evli. Muhteşem bir karısı var. Adı İngrid. Hala komik ve eğlenceli bir adam mıdır bilmem. Zamanı için doğru seçim olduğu kesin. Bugün için ise değil. Diğerine gelince... yıllar sonra gördüğümde de aynıydı. Bir farkla; artık sadece hayatındaki kadına değil, kendine de değer vermiyordu. Sonuç: O da evli ve çok başarılı. Neyse artık o başarı!!??? Beni aşar tabiii:))
Konuya dönersek, o zamandan beri sakladığım albümü dün gece sahibine imzalatabilmeyi gerçekten isterdim. Ama Değer'in yoldan gelmiş ve uykulu haline, Barones'in tuvalet derdi de eklenince hiç şansım kalmadı. Gerçi Prusya Kralı bu sabah kahvaltıda, istesem de kendisine yaklaşamayacağımı çünkü sahne arkasında ciddi bir koruma ordusu olduğunu söyledi. Şans işte.
Yine de muhteşem bir dolunay ve akıl almaz sesiyle Leonard, bu yazın en güzel, en unutulmaz üç saatini yaşattı binlerce kişiye. Benim "üç üçlük erkekler" yazımı baltalamış olması da cabası:))
Kıssadan hisse: Pek değerli prensesler ve hiç tanımadığım ama blogumu okuma nezaketi gösteren cadılar ve de kraliçeler; hiç bir şey için geç değil, lütfen evrene doğru mesajları yollayınız. Ama önce buna inanınız. Hayatınızdaki adamdan memnun değilseniz, öncelikle onu oraya niye çektiğinizi hatırlayıp, durumu değerlendirmenizi öneriririm. Kişisel deneyimlerini paylaşmak isteyenleri blogumda konuk yazar olarak ağırlamaktan onur duyarım, böylece daha hızlı yol alınabilir:))
Son olarak, Leonard Cohen'i sahnede o kadar devleştiren ve beni sesi dışında kendisine de hayran bırakan nezaketini abarttığımı düşünenler konsere gidenlere sorsunlar bakalım adam kaç defa şapkasını çıkartarak selamladı sahne arkadaşlarını???
10 yorum:
tüm kelimesi aslında hiçbir zman tüm demek değildir.tüm erkekler şöyledir demek bir önyargıdır.kamburunun erkeklere hoş görünmesini istiyorsan,erkeklerin sivilcelerini hoş karşılamalısın.nezaket ve incelik ile abartı kibarlık arasındaki çizgi samimiyet ve iki yüzlülüğü ayıran çizgi kadar belirgin değildir.dikkat etmek gerek.sevgiler..
leonard bambaşkadır. avalanche'ı söyledi mi fortunata? peki ya joan of arc'ı? bir de came so far for beauty'yi?
Başak erkeği... Olsun, Leonard iyilerdenmiş!
Yerden göğe kadar haklısın belki Eczahaneci ama inan artık çekirdeklerine katlanamadığım için keçiboynuzu bile yemiyorum. Ki keçiboynuzunun bana katlanması da gerekmediği halde. Mesaj gayet açık. Sevgilerimle...
JoA,
Detayları uzun uzun yazıp acıtmak istemedim... Çünkü Leydi Agi Yalıkavak'da olduğu için gelemedi ve bu konuda Barones ve ben çok utanıyoruz!!Lütfen üzerime gelme. Ama bil ki üç saat nasıl geçti anlayamadık!
Ne?? Başak mı? Yo yo bir dakika, son sevgilim başaktı ve başaramamıştık!!Yapma bana bunu yahu! Koç dedim olmaz dedin, yengece zaten sıcak bakmadın. Adam kalmadı zodyakta:)))
Baksana Charlotte'a kaçarız bir saat değil mi? Öpüyorum koskocaman:))
Charlotte gidilecek! Zodyak değildir ya... benim aşırı kuşkuculuğumdur sorun. Bakma sen bana! :)
belki de yeterince yakindan tanimadigin icin boyle dusunuyorsundur cohen hakkinda.. belki de yakindan tanidiklarina haksizlik ediyorsundur bu sebeple.
aslinda bir paragraf daha yazdim ama bu paragraf altina bir paragraf daha yazmami gerektirdi. sonra belki bir paragraf daha. konu cok karisacakti anlayacagin- en azindan benim icin-. ol sebep susayim ben yine genelde yaptigim gibi.
Sevgili Skoer, blog bizim. Ne olacak ki yaz uzun uzun, kim tutar bizi? Hem bakarsın yepyeni bir yerden bakarız beraberce:))
Prensesim, zodyak mıdır suçlu, ben mi, yoksa başak burcu mu bilemedim. Ama şu sıralar Koç daha enteresanlaştı sanki:)) Charlotte'a gitmek farz!
kendini karsisindakine acmamakla ve bunun da aslinda biri kusur olmasiyla ilgili bir seylerdi. anlik bir ucusma. bir dahaki sefere artik.
Anlaştık Skoer,
Ne zaman istersen blog senindir. sansürsüz bir yayıncı olduğumu da eklemek isterim.
Yorum Gönder