11 Ocak 2024 Perşembe

UNUTAMADIKLARIM... UNUTMAK İSTEMEDİKLERİM VE İSTESEM BİLE HATIRLAYAMADIKLARIM...


Viva Forever.... Spice Girls. Oya Ayman. Bayındır, İzmir. Kış. Arabadayız ve Oya'nın ormanın dibindeki evine ulaşmak için arabayla tırmanıyoruz. Uçurum korkum var. Oya beni sakinleştirmek için gençliğimizden bişiler çalıyor. Bu şarkıyı çok severdim diyor. 

Oya uçuruma paralel araba sürerken, altı yüz metredeki eve varabilmek için derin nefesler alarak şarkı söylüyorum, dayanıyorum. Arabanın koluna yapışmış parmaklarım yavaş yavaş gevşiyor. Bütün bunlar yaşanırken, akşamın alacasında şarkının beni hep Oya'ya götüreceğinden haberim yok.... Viva Forever.

Fly Me To The Moon... Frank Sinatra. Kardeşim. Noel Arefesi. Fenerbahçe'deki ev. İstanbul. Nadiren gülen, gülüşleri hayatın silindiri altında dümüz olmuş Prusya Kralı. Çok şakalaştığımız, tüm olumsuzluklara rağmen umutlu ve genç olduğumuz zamanlar. Aynı şarkıyı sevmenin ve koridorlarda birbirimize gülümsemenin güveni...

Birlikte gümeyi özlediğimde hala söylüyorum....

Farkındayım. Sezen Aksu.... Arda Akman. Eski kocam. Manastır Mevkii. Bodrum. Evdeki son sabahımız. Artık birbirimizi sevmiyoruz. Neredeyse her zaman Yunan radyosu çeken evimizde son kare. Arda Karaada'ya bakıyor, ben ona ve Karada'ya. Radyoda Sezen Aksu çalıyor. İkimiz de farkındayız, her zaman iyi arkadaştık, aşık değil.

Eden... Hooverphonic. Naci Kurtulan. En eski sevgili. Fenerbahçe. Pandemi zamanı. Bloga mesaj bırakmış. Uzun zaman sonra gördüğüme inandıramıyorum. Ego! O gece içiyorum. Çok içiyorum. Ama çok içiyorum. Üstümü başımı ıslatacak kadar ağlıyorum. Bu mevzu için gözlerimde tek damla yaş kalmamasını dileyerek sürüne sürüne ağlıyorum. 

Gözyaşlarım bitiyor ama uğruna savaşılmamış olmanın sızısı baki. Bana değersiz hissettiren herkese, bu hisse yenildiğim için en çok kendime bileniyorum.

Kimseye Etmem Şikayet... Müzeyyen Senar. Babam. İstanbul'un Meyhaneleri... İçmeye başladığımdan beri her duyduğumda babamı hatırlarım. Farklı zamanlarda aynı meyhanelerde içerken kimse bilmez bu şarkı çalınca taş kalbimin nasıl tuzla buz olduğunu, içime ağlamayı taa o yıllarda öğrendiğimi. 

Sevilmemişliğimize kadeh kaldırırım.

Kim O? Coşkun Demir... Teyzem.  Bardakçı. Bodrum. O genç bir kadın ve çok aşıkken, ben gencecik bir çocukken. Mümkün olmayan aşk ne demek anladığım an. Teyzem. Pek çok hayatta elimi tutan tek insan. 

I'm Your Man. Leonard Cohen. Naci beni terk etmiş, Alpay Özman kapımda kedi gibi dolanıyor. Gencim. İlk kez romantik ve nazik bir ilgiyle karşılaşıyorum. Kaset almış bana, I'm Your Man ve bir kilo muz:)) Hep komikti. Hep kendisi gibiydi. Şimdi NewYork'da dünya güzeli karısıyla yaşıyor. Onu her zaman ufkumu açtığı, bana başka seçeneklerin de olabileceğini gösterdiği için  minnet ve gülümsemeyle anımsıyorum. 

Kalbimi ona veremediğim için sonsuza kadar mahçubum.

Put Your Lights On. Santana... Ergün Dayım. Kuruçeşme Arena. İstanbul. Dayımın en sevdiği grubu dinlemeye gitmişiz. Dayı yeğen beraberiz, bira içip Santana dinliyoruz. Çok mutluyuz. En güzel anımız.... 

Uçurtma uçurduğumuz güne bu şarkıyı ekliyorum dayım için, yüzüm gülüyor.

Et si tu n'existais pas.... Joe Dassin. Bülent Uluçer ve Ekin Atalar. Her ikisiyle de paylaştım bu şarkıyı. Bize benzemeyenle anlık yakınlaşmaların keyfini hatırlatır bana. İnsanlar kötü değildir her zaman, bazen aynı şeyi aramıyoruzdur sadece yollar kesişmiştir. Hepsi bu.

Cambaz. Mor ve Ötesi. Fenerbahçe. İstanbul. Boşanmışım. Toparlanmaya çalışıyorum. Tuna Uygur'la salondayız.  Burak geliyor. Elinde albüm. Çok heyecanlı. Ne diyorsun diyor. Bugüne kadar yaptığınız en iyi iş, yıllarca dinlenecek, patlayacak bu albüm diyorum. Ve öyle oluyor. İlk kez bir Mor ve Ötesi şarkısını sahiden seviyorum. O yıl defalarca dinliyorum.

Uzun yıllar sahnede izlediğim lise arkadaşım artık ünlü. Beyoğlu'nda birkaç kişiye çaldığında da en az stad konserindeki kadar içten, en az o kadar aşıktı işine. 

"Cambaz" güzel günlerin ardımızda kaldığını söyler bana.

Falling in Love At A Coffee Shop... Landon Pigg. Even ayrılıp, Külkesi'nin mutfağına yerleşiyorum. Hap kadar, depodan bozma bir evde herşeyimiz var. Üzerimden tır geçmiş, kalbim boğazıma düğmelenmiş ama yaşıyorum. Yaralarımı yalayacak bir sığınağım var. Kadın dayanışmasını ilk kez o mutfakta yaşıyorum.

Bu şarkı yeniden hayata katılmayı anlatıyor bana. Bir defa başaran, yine başarır.

Dancing Queen. Abba. Charlie'nin Melekleri! Kadıköy. İstanbul. Tuna'nın doğumgünü. Agi, Tuna ve ben canına okuyoruz Kadıköy'ün. Dans ediyoruz, içiyoruz. Zor bir dönemde eğlenmeye karar vermişiz!

Herşey boka sarmışken birbirimize sarmayıp, inadına yaşamak demek bu şarkı:) 

Az dans edilmiş bir hayat eksiktir. Benimki eksik.





Hiç yorum yok: