7 Eylül 2009 Pazartesi

YOL


"Her şey ama akla hayale gelebilecek her şey konuşabilir" demişti M. E. ölmeden evvel. Bana söylediği son sözler değilse de, son sohbetimizin içinde durup durup vurguladığını cümle buydu: "Her şey konuşabilir, mesajları oku!"


Aradan geçen ondört yıldan sonra sanki farklı bir sürece girildi ve her şey konuşuyor. Eşyalar, insanlar, sokaklar, rüzgar, kitaplar, filmler... Zaman zaman ödümü patlatarak, çoğu kez soğuk soğuk terleterek!


Rüyalar anlam kazanıyor. Biyolojik ailemin dışında bir aile oluşuyor ve domino taşları gibi her şey bir biri üzerine yıkılarak, kendinden sonraki olayı tetikliyor. Kapadokya'da başladığını düşündüğüm bu süreçte ilk kez bütün gayretimle durmaya, anlamaya çalışıyor ve müdahale etmemeyi seçiyorum. İlk kez akıntıya direnmiyorum. Diğerlerinin nereye gittiğini görmek üzere çıktığım bu iç yolculukta zaman zaman pencerelerin buğusunu silip dışarıdakilere el sallıyorum. Kimileri zaten benimle, an be an yaşıyoruz akıllara zarar mucizeleri. Ve bazılarının şüpheli bakışlarını yakalıyorum yüzümde. Ama buna bozulmuyorum, çünkü şüphenin gölgesini silmek, öğretilmişliğinin tarihiyle savaşmak az buz iş değil. En taze savaşçılardan biri olduğumu varsayarsak, en iyi ben anlamalıyım olanı biteni.


Kocaman bir ormana serpilmiş minicik taşları toplaya toplaya yürüyen ve böylece evine ulaşmaya çalışan bir masal kahramanı vardı. Kimbilir hangi masaldan, kimdi? Halim azıcık onu anımsatıyor. Bana anlatılanları ceplerime doldura doldura, günden güne ağırlaşarak ama bir o kadar da anlaşılmaz şekilde hafifleyerek yürüyorum. Yolu sorgulamadan, yolcuyu hırpalamadan, gördüğüm her söğüdün altına çökerek ve hatta arada bir, "ay bişi unuttum" diyip ardıma göz atarak yürüyorum.


Hatta sokakta bulduğum koltuklara çöküyor ve o anları unutmamak için fotoğraflar çekip, çektirip görsel hafızama iyice işliyorum.


Rüyalarım gerçek oluyor, bazı hayaller ise usul usul içimden çıkıp gidiyor. Boş kalan yerlere gözünü dikmiş cesur birileri var etrafta. Cüretkar bir şekilde gülümsüyorlar... Ben de gülümsüyorum. Bugün, ama olamadı yarın Pazar gününü yazmak isterim. Tam söz veremiyorum çünkü New York'dan çok değerli bir misafirim var:))

5 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Pazar günü :)
çok yaz isterim pazar gününü..
Ama aslında yazma...Sana kalsın en güzel yanı..

iyi şanslar..
Dedenin senin için dileğine hala "çok" inanıyorum ben..

JoA dedi ki...

bu fotoğraf da konuşuyor. ve çok güzel şeyler söylüyor:)

Fortunata dedi ki...

Sevgili Brajeshwari,
Çok teşekkür ederim. Senin diyardan bizim diyara yolladığın iyi dilekler ve inanç benim için çok değerli. Bekliyoruz seni:))
Pazar gününü yazacağım. Yazamadığımı da bakarsın bir fırsat bulup yüz yüze anlatırım bir gün... Kucak dolusu sevgilerimle.....

Adsız dedi ki...

noluyo kızlar pazar günü..bi de hangi pazar bu.biz okuyucunun neden haberi yok.okuyucu insan değil mi.ayrıca o koltuk çok güzelmiş.bi kumaş kaplattık mı bordo renkte falan süper olur.

Fortunata dedi ki...

Sevgili JoA, gerçekten fotoğraf konuşuyor:"inadına hayattayım " diyor:))

Eczahaneci, koltuğu kaplatmayı düşünmüyorum ama siz yine de sahibine danışın:))