Sene bilmem kaç, mevsim kış. Muse, Zuhal Olcay'ın Siyah Beyaz Dinleti'sine bilet almış. İlk kez Oyun Atölyesi'nde bir şey seyredeceğiz, aslında hem seyredip, hem dinleyeceğiz:) Bizim için çok keyifli bir gece olacak çünkü ikimiz de Zuhal Olcay'ı çok beğeniriz. Daha doğrusu ben hayranıyım, Muse fanatik!
Salona giriyoruz. İlginç bir ikiliyiz; Muse, harika bir kadife ceket, şık bir gömlek ve blucin giymiş, Ben? Pippi gibi turuncu pembe çizgili çoraplar ve kot elbisemle akıllara zararım! Bir tek balonum eksik elimde! Halimize bakıp bakıp gülüyoruz. İki dosttan ziyade, Luna Park'a giden bir baba kız gibiyiz:)
Ve sahne! Of of of, en önde oturmanın keyfiyle gözlerimiz parlıyor. Zuhal Olcay, uzun siyah tuvaletiyle çok zarif bir giriş yapıyor. Mest olmuş vaziyette yapışıyoruz koltuklarımıza. Gözlerimizi ondan hiç ayırmadan, daha doğrusu ayıramadan, her şarkıyla birlikte zaman tünelinde olmadık odalara uğramaya başlıyoruz. Bir süre sonra Muse'u yarı yolda bırakıyorum ve Zuhal Olcay'la beraber mırıldanmaya başlıyorum Yalnızlar Rıhtımı'nı. Şarkı bitiyor ve tam ben gidip boynuna atlayacakken perde iniyor. O, muhteşem bir bordo tuvaletle yeniden göründüğünde ben hala toparlanamış vaziyetteyim. Bu kadın çoook güzel!
Şarkılar tokat gibi devam ediyor; bir sağdan , bir soldan; "...çünkü ayrılık da sevdaya dair, çünkü ayrılanlar hala sevgili...", beklerim bir tango borcun var bana" ...,"bugün günlerden ayrılık yıllardan hüzün, hiç güneş gün olmuyor, uzaksa yüzün..." vs vs...
Oyunculuğunun getirdiği inanılmaz bir avantajı kullanıyor, her şarkının içine giriyoruz. Önce topuzunu dağıtıyor; kızıl bir denizde kulaç atmaya başlıyoruz beraberce. Küçük Bir Öykü Bu albümünden Yalnızlığım geliyor yorgun kollarımıza. Bu öldürücü darbeyle beraber, daha fazla ısıramayacağım dudaklarımı azad ederek en alaturka halimle ağlamaya başlıyorum. Umurumda değil artık nerede olduğum, etrafta kimlerin oturduğu... Neyse ki Muse var yamacımda ve iyi ki var. *
Bütün bu beklenmedik yükselişin suçlusu Zuhal! Çünkü sahneye kurduğu salıncağa oturup, gözlerimin içine bakarak anlattıkları o kadar canımı yaktı ki, biri beni eşşek sudan gelene kadar dövse bu kadar sızlamazdı yüreğim. Ben ilk defa o gece bir kadının gözyaşı dökmeden de ağlayabileceğine tanıklık ettim. Bütün o şarkıların ve birbirinden güzel kostümlerin arkasında göz göze geldiğim kadın, avaz avaz ağlıyordu. Üstelik tek damla göz yaşı dökmeden! Neden onu sadece ben görüyordum?
O gece, kadın olmak ve erkek olmak arasındaki farkı açıkca hissettim; Muse şarkılara kapılmıştı, ben ise Zuhal'in gözlerinden taşan melankoliye. Bir çift kahverengi göz, uçsuz bucaksız labirentlere sürüklemişti beni. Her şarkıda sıkışıp, her şarkıda inledi kalbim. İçindeki fırtınaya, sahnesini dalgakıran yapan bu kadına ilk kez o gece yakınlık hissettim. Üstelik sadece kadın olduğu için. Sadece o kocaman kahverengi gözlerindeki acıyı anlayabildiğim için. Hayatımda belki de ilk defa o gece erkeklerle paylaşamayacağımız şeylerin ayrımına vardım; aynı şeye ağladığımızda bile yaşlarımız farklı yerlere akıyordu.
Şimdi yeni bir albüm çıkarmış; "Aşkın Halleri". Muse, Pazar günü kahvaltıya getirdi. O kadar iyi geldi ki, o günden beri iştahım kapandı! Sağolsun! Döndür çevir dinledim bugün. Daha önceki albümleriyle kıyaslamak istemiyorum elbette ama emin olun bu da hiç az değil. Olmuş mu? Bence olmuş. Hele hele dördüncü ve sekizinci parça pek leziz olmuş. Tam Saadet'le** karşılıklı söylenecek kadar tatlı olmuş..
Şu alemde Sezen'in sözlerini ve Zuhal'in de gözlerini tek geçerim. Kadın milletinin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir gezegenimizin tarihinde. Bunun en muhteşem sahnesini de bu iki teyzede bulursunuz. Zuhal ve Sezen'i sevmeyeni defterden silerim vallahi, acımam:))
*Yıllar önce Saadet'le beraber Rumeli Hisarı'nda Sezen dinleyip ne güzel dağıldığımızı anımsıyorum. Hisardan çıkıp bir de üzerine içince beş parasız kalmış ve eve vapurla dönmüştük! Ah Saadet ah çok özledim seni...
** Saadet hayattaysan dön bana lütfen! Çok pişmanım!
4 yorum:
yorum yapılamayacak kadar güzel bir yazıya...
Zuhal Olcay'la tanışmamı sağlayan dostum
yorumuna sağlık.
:)))Yine Fransızca yazmışsın ama ben anladım.
o konserde ben de vardım:)
acaba aynı konsere denk gelmiş olabilir miyiz? ben galiba 2004 mart'ta gitmiştim.
Yasemin'ciğim, Aynı konderde olup olmadığımzı anlamak için Zuhal Olcay'ın boşanma tarihine bakmamız lazım, çünkü o konserden kısa bir süre sonra muhterem eşinden ayrıldı:)
Yorum Gönder