Günaydın:)
Bizim evden sevgiler. Theodora ve ben bu sabah fazla erken uyandık. Önümüzdeki hafta bizi bekleyen maratonu çok iyi bildiğimizden sakin sakin başladık güne. Gerçi biz hep böyleyiz, sabah koşturmacasını sevmiyoruz. Neyse, şöyle hızlıca etrafı toparladıktan sonra ben kendi köşeme çekildim, o da depodan çıkartıp salonun baş köşesine koyduğum Sabri Dede'nin berjerine yerleşti! Meğer kedim berjer severlerdenmiş. Yani yeni bir masraf çıktı bana, şimdi mecburen kaplatmam gerekecek eski berjeri. Olsun. Zaten pirinç lambayı da parlatıp şapka alacaktık. İkisi birbirine çok yakışacak. Dünya belirsizlikten, açlıktan kıvrım kıvrım kıvranırken biz de kışı kaloriferin dibindeki köşemizde geçiririz!!!!
A, size söylemiş miydim, bizim depo olan odamızda da değişiklikler var. Ne zamandır evde yer kalmadığından kullanılamayan çizim masasını açacağım. Böylece o en sevdiğimiz ıhlamura bakarak yazı yazabileceğim, Burhan'ın da bize geldikçe rahat rahat çizim yapabileceği nefis bir alanımız olacak. Pencere sahiden efsane. koskocaman ıhlamur, sanki odanın içinde gibi.
Salon penceresine uzanan erguvanım... Onun yeri ayrı... O bizim bu evdeki en kıymetlimiz.
Yarın ustalar oda kapılarını boyamaya başlayacaklar. Kısmetse Çarşamba miss gibi tertemiz ve yepisyeni bir eve uyanacağız. Belki zaman yeter de banyoya da el atılır hayalindeyim ya, göreceğiz.
O halde ben okumaya gidiyorum. Damla'nın kitabına hakkını vereyim bugün. Eğer henüz haberdar olmadıysanız söyleyeyim Damla Çeliktaban güzel bir kitap yazdı, Beni Büyüten Kadınlar. Bence okumaya değer...
Herkese iyi Pazarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder