Televizyona cadılar çıkıyor. İnsanlar eşlerini bilgisayarlar yardımıyla bulup, hastalıklarını kimyasal ilaçlarla tedavi ediyorlar. Yiyeceklerimizde kimbilir neler var? İçtiğimiz suyun damacanası bilmem kaç para. Artık Orhan Veli'nin dediği gibi hava su bedava değil... Of of, bunlar afyonum patlamadan aklıma düşenler. İstanbul öldürür azizim. Bu şehirde üretebilen, kendini tüketmeden üretebilen var ise helal olsun!
Her hayatımda İstanbul'a doğmuş olmak isterdim. Tabii ki bu son olsun isterim o ayrı. Ama eğer daha önce de geldiğim yer bu şehirse hiç itirazım yok. Hatta sanırım durum böyle. Ben İstanbul'un bugününü değil, geçmişini seviyorum. Bugününde olmak değil, hep geçmişinde olmak arzusu içindeyim. İçinde yaşadığımız çağa neden gönderildim, ya da ben neyi anlayamadım da tekrar gelmeyi seçtim vallahi öğrenmek istiyorum. Ne bu hayata, ne de bu şehre bir kez daha doğmayı hiç istemiyorum.
Bu isteğimin peşinde adım adım, bazen sürünerek ilerlerken, yanımda durup yoluma ışık olan hocama, dostlara nasıl da içim şükran dolu... İnşallah başaracağız. Sabah sabah bu istekle uyandım:)
Son hayatımı yaşıyor olmak arzusuyla...
1 yorum:
inşallah:)
Yorum Gönder