Muhterem'e soruyordum dün, "dersi gördün mü? Aldın mı? Bak biliyorsun katlanarak dönüyor öğrenene kadar..." Dün akşam aynı cümleyi, kelimesi kelimesine kendime söyledim. Zira hepimizin almamakta ısrar ettiği dersler var.. Benim ki de sezgilerimle ilgili. Bir kez daha yaşadım ki, içime ilk dakika sinmeyen herşey ve herkes er geç patlak veriyor.
Peki ben neden içime sinmeyeni gördükten sonra canımın yanacağı o yanılma, aldanma anına kadar ilerlemekte ısrar ediyorum? Neden "gördün deli, dön geri" yapamıyorum?
Neden insanların dürüstlüğe, açık sözlülüğe tahammülü olmaz? Arkalarından konuşulsun veya susulsun... Böylesi daha makbul değil mi? Peki ben neden bunu anlayamıyorum?
Bir iki gün önce okuduğum kitapta empati ve sempati kelimelerini açıklıyordu. Aradaki farkı anlayınca empati kurduğumuz insanlara sempati duymanın manasızlığını kavradım. Hiç olmazsa orada bir adım attım! Dünya için küçük, benim için büyük bir adım!
1 yorum:
Evet insanlar yüzlerine istemedikleri birşeyin söylenmesinden rahatsız oldukları kadar başka birşeyden rahatsız olmuyor sanki ve anında seni en büyük düşmanları ilan ediyor. oysa ben tam da kendime davranılmasını istediğim şeyi yapıyorum. arkalarından olmadık şeyleri söyleyenve hatta bunu bildikleri insanlarla inanılmaz bir samimiyet içerisindeler. Bu konuyu anlamaya çalışmayı bıraktım. Bu konudaki kendi dersimin ne olduğunu didikledim. ve şu karara vardım: ben birinin yüzüne onun hoşlanmayacağı birşeyi söylemeden önce kendimi özsamimiyet sınavından geçiriyorum: sevgi, bunu tamamen onun iyiliği için mi yapıyorsun, ondan nefret ediyor musun ya da ona karşı hoş olmayan düşüncelerin var mı? ve en önemli soru: onun incenmesi hoşuna gidecek mi? eğer bunların hepsine hayır cevabı alabiliyorsam söylemeye karar verdim ki bu sınavdan hiç hayır cevabı çıkmadı:D
öpüyorsum seni tatlı kadın.
Yorum Gönder