Dört yıl önce bu sabah çok hafiftim, boşandıktan sonra yaptığım en güzel iş tezimi yazmış olmaktı. Ve başarmıştım. Gerçi kişisel başarım değildi, onlarca arkadaşım benimle birlikte çeviri yapmış, çizimlerimle ve fotoğraflarımla debelenmişti. Ama olsun, teşekkür etmiştim onlara kucak dolusu. Üstelik kendi adımı üniversitenin tozlu rafları arasına yuvarlarken, onları da yanıma almıştım.
Üç yıl önce bu sabah hala sevinçten gülüyordum. Leyla Nora doğmuştu. Agi'nin beni arayıp, iyi olduğunu ve doğumun gerçekleştiğini söylediği an, sevinçten ağlamıştım. Bir gün Agi hayatımda olmasa, Leyla Nora, kocaman bir kadın olduğunda adımı unutsa bile o an bende kalacak; her hatırladığımda kocaman bir gülümsemeyle...
İki yıl önce bu sabah Erol Hocam'la Mürefte'ye gitmek üzere yola çıkmıştık. İlk tekne transferimi gerçekleştireceğim için mutluluktan ayağım yere basmıyordu. Denize çıkmak ve dönüşte sevdiğin biri tarafından limanda karşılanmak ne demek, bütün yorgunluğun bir kucaklanmayla uçup gitmesi ne demek o zaman anlamıştım. O an benim sonsuza kadar.
Bir yıl önce bu sabah Türkiye'nin en parlak sporcularından biriyle yapacağım röportajın notlarını hazırlıyordum. Bu buluşmanın ve ardı sıra gelen yazıların beni götüreceği yolu henüz bilmiyordum. Bilinmezin heyecanı hala benim.
Ve bu sabah geçtiğim ve tekrarladığım onca ders sonrasında, iletişimsizliğimi ve alınganlıklarımı kurabiye niyetine geveliyorum kahvemin yanında. Beş büyük nefes aldım kalbimden. Hayata inanıyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder