"Kum gibi ömür suyunu emen, bizi tüketen boş sözler olduğu gibi, içinden ab-ı hayat fışkıran kum da vardır. Bu kum pek az bulunur. Sen git de içinden irfan coşan, ilahi sırları meydana vuran kumu ara."
Mesnevi'den...
Kulemizin çanı bozulduğundan beri içimdeki saraylara misafir kabul edemez olmuştum. Bütün zamanımı Konstantinopolis’in ne kadar güzel bir şehir olduğuna dair masallar yazarak, sokak sokak gezerek ve benden önceki seyyahların notlarını okuyarak geçiriyordum. Sadece Eda Lisa ve kız kardeşi Leyla Nora kalmıştı hayatımda, çünkü bütün karıncıkları ve kapakçıklarıyla sadece onlar için açılıyordu gönlüm….
Güneşsiz uzun bir kışa giren krallığımızda hala yazdan kalan fotoğraflarla ısındığımız o tuhaf gecede ilginç bir rüya gördüm. Rüyamda bir masal yazıyordum:
“Uzak ülkelerin birinde çok mızmız bir elma kurdu yaşarmış. Sabah, öğle ve akşam yemeklerinde sadece elma yediği için ve evi elma koktuğu için durmadan şikayet eder ve bu durumdan yakınmayan diğer elma kurtlarına da hayretle bakarmış… Gel zaman git zaman elma kurdunun hadini aşan şikayetleri, elma bahçesinin sahibi olan yaşlı kadının kulağına kadar ulaşmış. Bu yaşlı kadın sadece elma bahçesinin değil, aynı zamanda elmaların ruhunun da sahibiymiş. Ve elma kurdunun kabalıklarına maruz kalan elmanın, gizli gizli ağladığını biliyormuş… Uzun uzun düşündükten sonra elma kurduna güzel bir oyun oynamaya karar vermiş..”
Sabah uyandığımda bu masalın devamını düşünmeye başladım ve aklıma Elma Kurdu ile Eda Lisa’yı tanıştırmak geldi! Bu onun doğumgünü hediyesi olabilirdi.
Mutfağa gittim bir elma aldım ve onu altın rengine boyadım. Bunu geçen yıl Leydi Agi’den öğrenmiştim; birlikte noel sofrası için yapraklar ve meyvalar boyamıştık. Tam o anda sanki elmadan bir mızıltı geldiğini duyar gibi oldum fakat bu olsa olsa rüyanın etkisidir diyerek pek umursamadım. Özenle boyadığım elmayı alıp, kulenin altıncı katına çıktım. Kapıyı evin en küçük prensesi Leyla Nora açtı. Onu da kucağıma aldığım gibi Eda Lisa’nın yanına gittim:
“Bak Eda’cım size ne getirdim.”
Eda elmaya baktı, eline aldı ve tam ağzına götürecekti ki:
“O süs Eda’cım yemiyoruz” dedim.
Biraz üzüldü, yemeyeceksek ne anlamı vardı şimdi bu elmanın? Ama pek sorun etmedi neyse ki. O gün, elmayı masanın üzerinde bıraktık. Hatta birkaç hafta öylece masanın üzerinde kaldı elma. Bu arada Eda Lisa’nın dördüncü doğumgününü kutladık. Sihirli kremlerle herkesi pul içinde bıraktık ve daha neler neler…
Sonra bir sabah elmadan ses geldi. Masanın üzerinde duran elma, hafif hafif kımıldıyor ve konuşuyordu! Demek ki rüyamda gördüklerim pek de gerçek dışı değildi. “Bir delik açar mısınız lütfen!” Evet evet yanlış duymuyordum, elma yani Elma Kurdu konuşmuştu: “bir delik açar mısınız lütfen” demişti! Hemen bir kürdan aldım elime ve bir delik açtım altın elmada. “Oh! Nihayet” diyerek kafasını çıkarttı minik Elma Kurdu.
Eda Lisa ve Leyla Nora ondan çok hoşlandılar. Komik kırmızı yanakları vardı ve akordeon gibi uzun, şeffaf bir gövdesi. Ayrıca sesi çok inceydi.
Kısa bir süre sonra Eda Lisa, Leyla Nora ve Elma Kurdu çok iyi arkadaş oldular. Ben de hayretler içinde onları seyrediyordum. Rüyamda Elma Kurdu cezalandırılmıştı ya, peki ceza bu masalın neresindeydi?
O sırada aylardır ziyaretime gelmeyen ve artık beni unuttuğunu düşündüğüm biri belirdi penceremde: Ejderha! Hah dedim içimden, ben de şimdi bu masalda mutlu son nerede diye soracaktım ki sen geldin! Ejderha gülümsedi. Onun aklımı okuyabildiğini unutmuşum! Çok utandım.
Pencereyi açtım. İçeri girdi. Onu gören Eda Lisa koşarak boynuna sarıldı. Leyla da gelip kuyruğuna yapıştı! Çeliştirmeye başladı ve bir yandan da söyleniyordu: “çöpe atacağım seni!”
Hayatında ilk kez ejderha gören Elma Kurdu, elmasının içine iyice saklanmıştı! Hepimiz güldük onun haline. Ama aslında çok normaldi, insan bilmediği şeyden korkar değil mi? Bu gerçek elbette elma kurtları için de geçerliydi.
Hep birlikte ejderha’nın sırtına atladık, bu kez uzun bir yola çıkacağımızı söyledi. Peki dedik. Acaba Elma kurdu da gelebilir miydi bizimle? “Tabii” dedi ejderha, “zaten bu masalın kahramanı o değil mi?”
Uzun uzun uçtuk. Bir gece, bir sabah oldu ve nihayet daha önce hiç görmediğim yemyeşil bir kulenin bahçesine indik. Eda Lisa, altın elma ve Elma Kurdu, Leyla Nora ve bebeği ile ben, ejderhanın açtığı kapıdan içeri süzüldük. Burası daha önce gördüğüm hiçbir yere benzemiyordu. Yüksek tavanı, tılsımlı havasıyla şaşkına çevirmişti beni. Kızlar yerdeki halıların üzerinde yuvarlanmaya başladılar. Ben ve elimdeki altın elma öylece kalmıştık kulenin ortasında.
Ejderha dikkatlice gözlerime baktı ve “uzun uzun anlatmayacağım” dedi. “Burası bir kapı, rüyandaki mızmız elma kurdu sensin. Altın elma, senin ten hapishanen. Bu kule de kurtuluş yolculuğunun başlangıç noktası. Sen Elma Kurdu için bir delik açmıştın ya altın elmada ben de senin için bir şey yapmak istedim. İşte sana koskocaman bir kapı açıyorum, hadi geç!” dedi. O an elimdeki elmaya baktım. Elma kurdu ile göz göze geldik, bana gülümseyerek “hoşça kal” dedi. Anladım ki elmanın tam merkezine doğru bir yolculuğa çıkmaya karar vermişti. Ben de aynısını yapmaya karar verdim!
Eda Lisa’yı ve Leyla Nora'yı kucakladım. Saatlerce yuvarlandık halıların üzerinde. Hatta gri beyaz bir kedicik de geldi bizimle oynamaya. Sonra birden rüyamdaki yaşlı bilge kadın girdi içeriye. Onu görünce yüzüm aydınlandı. Bir avuç dolusu şeker verdi bize. Sonra kayboldu bütün periler gibi….
Ejderha sırtını duvara yaslamış gülümsüyordu. “Bu da sana son hediyemdi hadi dönelim artık” dediğini duydum. Ve hep beraber eve doğru yola çıktık. Dönüşte havada mis gibi elma kokusu vardı. Ağzımıza birer tane şeker attık ve bu muhteşem kokuyu içimize çektik.
Bu yıl masal Eda Lisa için değildi sadece, hepimiz içindi. Mutluluğu doğru yerde arayan herkes içindi!
Mutlu yıllar majeste!
“Uzak ülkelerin birinde çok mızmız bir elma kurdu yaşarmış. Sabah, öğle ve akşam yemeklerinde sadece elma yediği için ve evi elma koktuğu için durmadan şikayet eder ve bu durumdan yakınmayan diğer elma kurtlarına da hayretle bakarmış… Gel zaman git zaman elma kurdunun hadini aşan şikayetleri, elma bahçesinin sahibi olan yaşlı kadının kulağına kadar ulaşmış. Bu yaşlı kadın sadece elma bahçesinin değil, aynı zamanda elmaların ruhunun da sahibiymiş. Ve elma kurdunun kabalıklarına maruz kalan elmanın, gizli gizli ağladığını biliyormuş… Uzun uzun düşündükten sonra elma kurduna güzel bir oyun oynamaya karar vermiş..”
Sabah uyandığımda bu masalın devamını düşünmeye başladım ve aklıma Elma Kurdu ile Eda Lisa’yı tanıştırmak geldi! Bu onun doğumgünü hediyesi olabilirdi.
Mutfağa gittim bir elma aldım ve onu altın rengine boyadım. Bunu geçen yıl Leydi Agi’den öğrenmiştim; birlikte noel sofrası için yapraklar ve meyvalar boyamıştık. Tam o anda sanki elmadan bir mızıltı geldiğini duyar gibi oldum fakat bu olsa olsa rüyanın etkisidir diyerek pek umursamadım. Özenle boyadığım elmayı alıp, kulenin altıncı katına çıktım. Kapıyı evin en küçük prensesi Leyla Nora açtı. Onu da kucağıma aldığım gibi Eda Lisa’nın yanına gittim:
“Bak Eda’cım size ne getirdim.”
Eda elmaya baktı, eline aldı ve tam ağzına götürecekti ki:
“O süs Eda’cım yemiyoruz” dedim.
Biraz üzüldü, yemeyeceksek ne anlamı vardı şimdi bu elmanın? Ama pek sorun etmedi neyse ki. O gün, elmayı masanın üzerinde bıraktık. Hatta birkaç hafta öylece masanın üzerinde kaldı elma. Bu arada Eda Lisa’nın dördüncü doğumgününü kutladık. Sihirli kremlerle herkesi pul içinde bıraktık ve daha neler neler…
Sonra bir sabah elmadan ses geldi. Masanın üzerinde duran elma, hafif hafif kımıldıyor ve konuşuyordu! Demek ki rüyamda gördüklerim pek de gerçek dışı değildi. “Bir delik açar mısınız lütfen!” Evet evet yanlış duymuyordum, elma yani Elma Kurdu konuşmuştu: “bir delik açar mısınız lütfen” demişti! Hemen bir kürdan aldım elime ve bir delik açtım altın elmada. “Oh! Nihayet” diyerek kafasını çıkarttı minik Elma Kurdu.
Eda Lisa ve Leyla Nora ondan çok hoşlandılar. Komik kırmızı yanakları vardı ve akordeon gibi uzun, şeffaf bir gövdesi. Ayrıca sesi çok inceydi.
Kısa bir süre sonra Eda Lisa, Leyla Nora ve Elma Kurdu çok iyi arkadaş oldular. Ben de hayretler içinde onları seyrediyordum. Rüyamda Elma Kurdu cezalandırılmıştı ya, peki ceza bu masalın neresindeydi?
O sırada aylardır ziyaretime gelmeyen ve artık beni unuttuğunu düşündüğüm biri belirdi penceremde: Ejderha! Hah dedim içimden, ben de şimdi bu masalda mutlu son nerede diye soracaktım ki sen geldin! Ejderha gülümsedi. Onun aklımı okuyabildiğini unutmuşum! Çok utandım.
Pencereyi açtım. İçeri girdi. Onu gören Eda Lisa koşarak boynuna sarıldı. Leyla da gelip kuyruğuna yapıştı! Çeliştirmeye başladı ve bir yandan da söyleniyordu: “çöpe atacağım seni!”
Hayatında ilk kez ejderha gören Elma Kurdu, elmasının içine iyice saklanmıştı! Hepimiz güldük onun haline. Ama aslında çok normaldi, insan bilmediği şeyden korkar değil mi? Bu gerçek elbette elma kurtları için de geçerliydi.
Hep birlikte ejderha’nın sırtına atladık, bu kez uzun bir yola çıkacağımızı söyledi. Peki dedik. Acaba Elma kurdu da gelebilir miydi bizimle? “Tabii” dedi ejderha, “zaten bu masalın kahramanı o değil mi?”
Uzun uzun uçtuk. Bir gece, bir sabah oldu ve nihayet daha önce hiç görmediğim yemyeşil bir kulenin bahçesine indik. Eda Lisa, altın elma ve Elma Kurdu, Leyla Nora ve bebeği ile ben, ejderhanın açtığı kapıdan içeri süzüldük. Burası daha önce gördüğüm hiçbir yere benzemiyordu. Yüksek tavanı, tılsımlı havasıyla şaşkına çevirmişti beni. Kızlar yerdeki halıların üzerinde yuvarlanmaya başladılar. Ben ve elimdeki altın elma öylece kalmıştık kulenin ortasında.
Ejderha dikkatlice gözlerime baktı ve “uzun uzun anlatmayacağım” dedi. “Burası bir kapı, rüyandaki mızmız elma kurdu sensin. Altın elma, senin ten hapishanen. Bu kule de kurtuluş yolculuğunun başlangıç noktası. Sen Elma Kurdu için bir delik açmıştın ya altın elmada ben de senin için bir şey yapmak istedim. İşte sana koskocaman bir kapı açıyorum, hadi geç!” dedi. O an elimdeki elmaya baktım. Elma kurdu ile göz göze geldik, bana gülümseyerek “hoşça kal” dedi. Anladım ki elmanın tam merkezine doğru bir yolculuğa çıkmaya karar vermişti. Ben de aynısını yapmaya karar verdim!
Eda Lisa’yı ve Leyla Nora'yı kucakladım. Saatlerce yuvarlandık halıların üzerinde. Hatta gri beyaz bir kedicik de geldi bizimle oynamaya. Sonra birden rüyamdaki yaşlı bilge kadın girdi içeriye. Onu görünce yüzüm aydınlandı. Bir avuç dolusu şeker verdi bize. Sonra kayboldu bütün periler gibi….
Ejderha sırtını duvara yaslamış gülümsüyordu. “Bu da sana son hediyemdi hadi dönelim artık” dediğini duydum. Ve hep beraber eve doğru yola çıktık. Dönüşte havada mis gibi elma kokusu vardı. Ağzımıza birer tane şeker attık ve bu muhteşem kokuyu içimize çektik.
Bu yıl masal Eda Lisa için değildi sadece, hepimiz içindi. Mutluluğu doğru yerde arayan herkes içindi!
Mutlu yıllar majeste!
3 yorum:
Kalemine sağlık can kardeşim.
Selametle
iki yerde hep beraber ejderhanın sırtına atladık demişsin.sefiler de bile aynı cümleden iki kere yazılmammıştı. dikkatli okuyucudan kaçmazzzzzz...
Eyvallah sevgili P_A_N:))
Sevgili Eczahaneci, affınıza sığınarak hemen düzelttim. Gönüllü editörlük için teşekkürler...
Yorum Gönder