3 Ocak 2025 Cuma

TEK TEK KAPATMALI İNSAN AÇTIĞI CEPHELERİ


Diplomasi, beni irkilten, hafiften tiksindiren kelimelerin başında gelirdi. Fakat şu son birkaç haftadır, ortalama kavun büyüklüğündeki kafamın içinde verdiğim savaşla idrak ettim ki, yaşamak istiyorsak hava, su kadar gerekli diplomasi. Hatta tam formül: hava, su, ekmek ve diplomasi olabilir.

Ben savaşçı olarak doğmadım. Aksine, prenses olarak doğdum ama nasıl olduysa oldu arada derede önce tacım alındı başımdan, sonra birileri elbisemi yürüttü, ayakkabılar vesaire derken bir sabah uyandığımda üzerime zamkla yapıştırılmış zırhımla Kafka'nın böceği gibi debeleniyordum yatağımda.

Her ne kadar ben bu değilim diyerek çığlıklar atsam, öfke nöbetlerinde çırpınsam da uzun süre hayatımın kontrolünü elime alamadım. Cepheler açtım zihnimde; birinci çocukluk, ikinci çocukluk, donup kalmalar, yıkıp dökmeler... Yıllarca kılıç salladım kazananı kaybedeni olmayan cephelerde. Yaraladım, yaralandım. Öldüm, dirildim, öldürdüm, gömmedim. Kafamın içinde konuşturdum, koşuşturdum insanlarımı. Aç, açıkta değildim fakat ayazdı içimdeki cepheler, sonsuz kıştı arka fondaki manzara.

Delice savurdum durdum kılıcımı. Sonuç? Yoruldum. Sonuç? Anladım. Anladım ki tek tek kapatmalı insan zihnin cephelerini, tahliye etmeli kelimelerini. Silip süpürmeli muharebe alanını ve fon, en önemlisi fonu değiştirmeli. Yaz olmalı arkadaki mevsim. Çünkü ancak insanın içinde sımsıcak bir yaz olursa biter savaşlar. 

İşte diplomasi buydu; olayları ve insanları değiştiremeyeceğin gerçeğine aydığın, sadece kendi duygu ve düşüncelerini yönetebileceğine dair farkındalık kazandığın an.

Hayatımız boyunca başkalarının kudretine, kontrolüne, sevgisine emanet ediyoruz kendimizi. Bize ait olan yere doğrudan yerleşmek yerine, birileri buyur etsin diye davet bekliyoruz. Olmuyor. Pek çok ömür de o acımasız ayazda, kafaların içindeki savaşlarla sona eriyor. Sessizliğin ve sevginin gücüne uyanamıyoruz. 

Tek tek kapatıyorum zihnimdeki cepheleri, salıyorum hapsettiğim sessizliğimi. Bir bir gömüyorum çoktan ölmüş askerlerimi. Rüyalarımda kadınlar ve erkekler var etrafımda, onlarla dans ederken her dönüşte ufak ufak parçalar kopuyor zırhımdan. Uçuk pembe bir etek ucu çıkıyor o açılan boşluklardan. Miğferimin altında sabırsızca bekliyor saçlarım güneşe kavuşmak için. Tek tek kapatıyorum zihnimin cephelerini, derin derin içime çekiyorum mevsimin çiçeklerini. 

Artık bana hep yaz olsun istiyorum.




Hiç yorum yok: