Galiba yaşlanıyorum. Sadece fiziksel olarak değil, ruhen ve zihnen de yaşımın ötesine sıçradığımı hissediyorum. En belirgin kanıtım aynı hikayelere sık sık dönüyor oluşum. Neden?
İnsan yaşamı neresinden bakarsanız bakın çok katmanlı bir yaratık. Her birimiz binbir gece masallarındaki gibi birbirine zincirleme bağlanan, olay içinde olay tadında yaşıyoruz ömürlerimizi. Aksilikler, tesadüfler, şans faktörü gibi pek çok şeyle sayısız kapı ve pencere açılıyor yaşamda. Benim anlamadığım şey neden deneyimlerimizin bir kısmını hemen oracıkta unutabilirken, aralarından neye göre seçtiğimiz belirsiz olan bazılarını iyi ve kötü diye ayırmaksızın alıp, sonsuza dek zihnimize yük ediyoruz?
Oysa geçmiş ve bitmiş hikayeler silsilesinden gayrı hiçbir yaşamsal değeri kalmayan bütün bu hikayeleri değil birine anlatmak veya yazmak sadece ve sedece yeniden düşünmek bile şimdiki zamana ihanetten başka birşey değil. Bizi biz yapan yaşanmışlıkları reddedelim demiyorum, aksine hepsinin değerini biliyoruz, deneyimin katkısı konusu net. Anlayamadığım şey yapışmak ve durmaksızın sahnelemek için neden özellikle ıstırap veren anıları seçeriz? Neden? Hadi mutlu ve komik hatıraları anlarım, birilerine anlatıp gülümseriz de insan acıyı niçin başına taç yapar?
Bence yaşlanıyorum. Zaten had safhada olan zaman takıntım gittikçe artıyor ve artık çok daha hızlı öfkeleniyorum.
Hız seviyorum tamam ama zihnimi şimdiki zamandan ayıran geri sarmalara hiç sempatim yok... Dişlerimi sıkmadan ve bedenim ısınmadan hatırlamayı seviyorum ve mümkünse sadece birkaç dakika...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder