Hayatımın önemli bir kısmı, muhtemelen yarısından fazlası kendimden kaçarak geçti. Ne hissettiğimi ve ne düşündüğümü kimselere söyleyemeden. Ya fazla sabırlı veya aşırı tepkili oldum.. Bile bile zorladım şansımı, sağlığımı.
Doğum, ölüm ve yeniden doğum döngüsünü kavrayamadığım için önce yaşamaktan, ve doğurmaktan, sonra ölmekten korktum. Hayatımı korkular, öfkeler, kırgınlıklar yönetirken, kontrol edemediğim onlarca duygunun tam ortasında çığlık çığlığa sustum. Çok kalbim kırıldı. Kuyruğu dik tutmak adına kırıkları toplaya toplaya devam ettim. ve çok kalp kırdım; ruhum acıya acıya...
Sırf sağırlığımdan..
İçimdeki kadını hiç ciddiye almadım. Onun duygularını ve özellikle sezgilerini çiğneyip geçtim. Küstürdüm onu. Susturdum. Bu defa da rotasızlığımla başa çıkamadım. Başkalarının sevdiği biri olmanın bedeli benim sevmediğim birine dönüşmek oldu!
Çuvalladım.
Şimdilerde, içimde saklanan binlerce yıllık bilgiyi mesleğim gereği fırça ile santim santim çıkartırken çok keyifleniyorum. Bana rüyalarımda fısıldayan kadının, gün ışığına çıkıp gümbür gümbür bağırması an meselesi. Bunu hatırlatan kadının önünde saygıyla eğilirken, bugün aramızdan ayrılan, hiç kendi sesini duyamadan ölen bir kadına rahmet diliyorum...
1 yorum:
kadınlar.....inanılmaz yaratıklar, dolayısyla aramızdan ayrılan bu kadını ben tanımasam bile onu sevgiyle uğurluyorum.
geçenlerde bir sözle karşılaştım ve donkkkk dedi kafama birşey, ben ne yaptım dedim...söz şuydu:
"dont allow your wounds to return you into a person you are not."
hayatımı gözden geçirdim bu sözün ışığında. pehhh ulen dedim.
Yorum Gönder