Cumartesi gecesine açılan kapıdan içeriye giriyoruz, yüzyılın en hızlı parçalarından birini çalıyor dj. Etraf neredeyse karanlık. Yüzlerce göz tarafından çevreleniyoruz. Leydim tavana bakıyor. Mekanı süsleyen freskolar ona ne çağrıştırıyor acaba? Merak ediyorum. Sakince gülümsemeye ve müzikle beraber salınmaya başlıyor. Ben de bakışlarımı diğer hayata çeviriyorum. O, bambaşka bir alemde. Aylar sonra yüzünde çok genç, çok dingin bir gülücük görmek içimi rahatlatıyor. Bu gece üç kişiyiz; Leydim, Barones ve ben:)
Müzik inanılmaz bir etki yaratıyor. Savunmasızım, gafil avlanıyorum. Hatta artık orada bile değilim. Notaların en haylazına takıldım gidiyorum... Kocaman bir salon, orta çağ filmlerinden çokça gördüğümüz loş bir sahne... Kalın, siyah kadifeden uzun bir elbise var üzerimde, yere diz çökmüşüm. Elbiseyi belime kadar sıyırmışım. Üst bedenim çıplak. Sadece sırtımı görüyorum ve enseme doğru dağılmış saçlarımı... Biraz yükseldiğimde kendimi, sıkıca tuttuğum bir mektupla yakalıyorum. Elimdeki mektubu okudukça görünmez biri tarafından kırbaçlanıyorum! Beni kırbaçlayan kağıttaki satırlar aslında. Derin kamçı izleriyle doluyor sırtım. Kanıyorum, ağlıyorum ama mektubu okumaya devam ediyorum; senin bana işkence eden cümlelerini.... Başka bir hayata gitmeden az evvel, son defa görmek istediğim bu satırlar, şimdi tenimi derin kesikler ve kanla beziyor.
Önümde gözyaşlarından bir gölcük var. Ayağa kalkıp elbisemi giyerken o birikintiye basıp sendeliyorum. Kendi göz yaşımla ıslanmış ayaklarımı halıya silip, ayakkabılarımı giyiyorum. Diğer hayat kapıda, bana uzattığı eli tutuyorum. "Elin kanamış" diyor. "Evet, mutfakta oldu az evvel " diyerek gülümsüyorum. Ağlamaktan kızarmış gözlerimi uzun saçlarımla gizlemeye kararlıyım. Her şey kontrol altında. Taa ki diğer hayat tarafından kucaklanana kadar. Kalın kadife elbisemin altındaki açık yaralarım sarılmanın şiddetiyle kanamaya başlıyor. Başka bir adama aşık kalan aptal kadınlar gibiyim .... devam edemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder