19 Şubat 2009 Perşembe


Loş hayatımı yakmadan aydınlatan ışığını çok sevdiğim bir kadın, bundan tam bir yıl önce "kalbim üzerine kırk köy kurulacak kadar ıssız" demişti. O zaman yani tam da bu mevsimde hayatımdaki en önemli adamlardan birine bu cümleyi söylediğimde karşılıklı gülümsemiştik. Yine bir Beyoğlu gecesiydi, yine beraberdik ve yine birbirimizi çok ama çok seviyorduk... ( bazen merak ediyorum, ben onu yirmibir yıldır kesintisiz sevmişken acaba o da beni sevdi mi???? )


Yetmedi. Onun baskıcı ve beni nefessiz bırakan sevgisi aklımın raylarından çıkarttı kelimeleri; kırdım geçirdim. Üzgüm onu.


Şimdi, aklım, kalbim, kelimelerim aynı hizaya geldiğinde beni uzaklara üflüyor bu adam. İçimin buz gibi kalakalmasına sebep oluyor. Kırılmışlığının hesabını soruyor benden. Kızıyor muyum? Hayır! Bu onun hakkı.


".... Can yaktı, can yaktım ben, onun düşlerini yıktım!"


Gömsene beni yıktığım son harabeye!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

giriş mükemmel olmuş.aydınlatan ama yakmayan benzetmesini çalıp ilerde yazmakta olduğum bi senaryomda kullanacağım.sürekli okuduğum birkaç blog yazarından birsiniz.çarpıcı yazıları daha sık okumak istiyorum.buda benim hakkım olmalı

Fortunata dedi ki...

Merhaba Eczacı, işinize yarayacağınızı düşündüğünüz bütün kelimelerimi ve hatta cümlelerimi çalabilirsiniz. Bundan onur duyarım. Hem zaten onlar benim tekelimde değil ki, hepsi ttk'nın:))
Sevgilerimle..