9 Şubat 2009 Pazartesi

Fil.

Yağmurlu ve muhteşem bir haftasonundan sonra, bu sabah güne dair plan program yaparken, bütün dünyayı dolaşıp, sonra gelip göğsümün ortasına oturan şu sevimsiz fil dışında hiç bir sıkıntım yok! Aslında onun fiziksel ağırlığı değil beni nefessiz bırakan, dik dik gözlerimin içine bakıyor olmasından ve durup durup sorduğu sorulardan daraldım!
İster kaypak olduğum düşünülsün, ister kaçak dövüştüğüm ama bana en büyük işkencelerden biri soru dolu gözlerini, gözlerime dikmiş bir fildir! Uğurlu olduklarına inanmam, ben develerin uğuruna inanırım. Benim köyümde develer vardı, masallarımda da develer olur hep!

Geçtiğimiz C.tesi günü trende savaş gazisi bir amca ile karşılaştım. Babası İstiklal Harbinde, kendisi Kore'de savaşmış bir ihtiyar.* Nesi var nesi yoksa giymiş, takmış takıştırmıştı... Öylece bakakaldım, filin bana yaptığını ben ona yaptım; tek kelime etmediysem de gözlerimi gözlerine dikip, hayat hakkında onlarca soru sordum. Karmakarışık duygularla indim trenden. O devam etti. Cevapsız sorularımı tren raylarına bağladım ve Cenk kardeşin evindeki partinin akışına bıraktım kendimi...

"Doğru soruları sormadıkça, cevaplara ulaşamazsın" diyor bu fil. Çok biliyor! Göğüs kafesime abandıkça abanıyor, kaburgalarımın çatırdadığını hissediyorum. "Kalk üzerimden" diyorum, oturmadığını iddia ediyor! Yalancı!

Külkedisi mail yazmış bana, iki defa okudum. O mu yazmış, yoksa ben gecenin kör saatinde kalkıp kendime mi yazmışım bilemedim. Anladım ki bizim "Aşkın Gücü"nü bir kez de beraber izlememiz lazım. Ardından da "Nietzsche Ağladığında" seansı yaparsak, bu salak fil de daralıp gider diye umuyorum!
Haftaya zor başladık, Cuma'ya Allah Kerim:)) Bu gece dolunay var. Lütfen kafanızı kaldırıp bakın. Ben de bakacağım, şu pis şişko akşama kadar üzerimden kalkar inşallah!
* Yakasında, "İstiklal Madalyası varisi Arif Çiçek Kore gazisi" yazıyordu.

Hiç yorum yok: