Çok yenmiş, ayarı kaçırılmış bir yemek gibiydi yaz. Zavallı midelerimiz nihayet sakinledi. Okuduğumuz kitaplara, seyrettiğimiz filmlere serinleyen havalar da eklenince, sanki içimize su serpildi. Daha bir az titrer oldu ellerim, daha iyi uyumaya başladım. Ya da öyle olduğunu düşünmek istiyorum.
Zaman denilen ve üzerine şiirler, öyküler yazılan o şey, sanırım bu kez benden yana. Biliyorum, geçici bir his ama şimdilik böyle algılıyorum. Neden derseniz; saatler içimden başka türlü geçiyor, kalbimden başka... Aklımdan başka... Ve ben bunu nihayet anladım.
Asıl mesele şudur ki; neşem iyice azalmaya başladı. Gazeteye ilan vermek, tüm dostlarımı uyarmak lazım bu konuda. İtiraf ediyorum: yüz kaslarımla başa çıkamaz oldum, son haftalarda gülümsemekte de epeyce zorlanıyorum.
Bedenimi bir kavanoz gibi düşünüyorum*, sanki dibimde bir çatlak var, tıpkı bol şekerli bir marmelat gibi neşem oradan sızıyor. Mutfağın yerlerine yayılmış... Odalara, salona, hatta sokaklara taşmış. Akıyor, aktıkça biteceğine daha da çoğalıyor. Kimse farkında değil kavanozdaki sızıntının, üzerine basıp geçiyorlar ayaklarının altına yayılmış neşemin. Kızmıyorum, gülüyorum. Kim, kimin neşesine basıp yürümek isteyecek kadar hain olabilir ki? Sadece farkında değiller...
Bedenimi bir kavanoz gibi düşünüyorum*, sanki dibimde bir çatlak var, tıpkı bol şekerli bir marmelat gibi neşem oradan sızıyor. Mutfağın yerlerine yayılmış... Odalara, salona, hatta sokaklara taşmış. Akıyor, aktıkça biteceğine daha da çoğalıyor. Kimse farkında değil kavanozdaki sızıntının, üzerine basıp geçiyorlar ayaklarının altına yayılmış neşemin. Kızmıyorum, gülüyorum. Kim, kimin neşesine basıp yürümek isteyecek kadar hain olabilir ki? Sadece farkında değiller...
Çatlağı onaramıyorum. Tıpkı zamanı durduramadığım gibi... Zaman kalbime sızıyor, neşem yerlere... Fakat akışı yavaşlatabiliyorum. Nasıl mı? Külkedisi'nin dediği gibi kedileri görmeye çalışıyorum, kış uykusuna soyunan ağaçların ölmeyeceğine, sadece bir süre çıplak kalacağına dair inancımı tazeliyorum, kapılara inanıyorum. Bu kapandıysa, sebebi öbürünün açılacak olması diyerek kadim sözlere inanıp, derin derin nefes alıyorum. Fotoğraftaki kapıya uzun uzun bakıp, babamın o kapıdan nasıl bir ruh haliyle girdiğini ve geride bıraktığı diğer hayatlarını hiç özleyip özlemediğini düşünüyorum... Dahil olmadığım zamanları anlamaya çalışarak, içinde bulunduğum dakikadan kaçıyorum. Eda Liza'yı bekliyorum. Onunla denize gitmeyi, kumlarda yuvarlanmayı düşünerek cesaretimi ve neşemi kazanmaya gayret ediyorum. Başarıyor muyum? Eh.
Bugün kendimi dinliyorum. Radyoyu, telefonu, televizyonu kapattım. Biraz sonra bilgisayarı da kapatacağım. Sokağa, ev halkına, bildik tüm gündelik kaygılara sağır olacağım bir süre.
Peki sizin kendinizi dinlemeye cesaretiniz var mı? Merak ediyorum... Ve sen, içindeki çatlağı neyle kapattın? Bana da versene sihirli formülünü.
*Tam bu benzetmeyi yaptım, ardından aklıma Kafka geldi. Acaba ben de bir sabah kavanoz olduğuma inanarak uyanır mıyım?
3 yorum:
herhangi bir sabah neye uyanacağımızı bilmiyoruz. belki hayatı güzel yaşanabilir kılan da bu, olasılıkları tükenmemiş bir hayatı...bir yandan da korkutucu gibi değil mi? :) ama gerektikçe kendini yoklayan ve esgeçmeyenler, sanırım kavanoz olarak uyanmazlar asla :)....
sonbahar geliyor...zaman benim içimden de farklı akmaya başladı..içsesler...sakin ama yaz boyu alıştıklarımdan farklı...neşen tükenebilir de elbet, bir kanser hücresi gibi akla zararlıca çoğalabilir de...sen nefes al derin derin...hep bir noktaya odaklanınca dengede durabiliyoruz, hatırla...bazen denge lazımsa, belki bir odak noktası belirlemek gerekiyor...bazen de bırakmak kendini..esnetmek belini, bağlarını...hangisini ne zaman yapmamız gerektiğini bilirsek, belki hayalkırıklığı yaratan durumlar, zamanlardan geçerken daha sakin geçeceğiz...daha az tutularak, daha az ağrıyla...
iyi de olacağız...mutluluktan başımız göğe de erecek..gerçekten!...inan buna...ben inanıyorum...başka türlüsü mümkün değil :)
:)Haklısın...Sinirli formüller esnemek ve odaklanmak olmalı... Bazen bu hatırlatmalar çok iyi geliyor.
akışa bırakın, akışın getirdiğini alın, gülümseyin kabul edin.. Bugün kısmetimizde bu varmış diyebilmemiz belki bizim yolumuzu açacak..neden ben, neden şimdi, neden bu olay vb. yerine... napalım, yanlış veya doğru, oluyor bazan olanlar. Bırak marmeladın akıp etrafa , gezilecekse üstünde gezsinler.. Onların ayaklarına bulaşan marmelad kadar onların yaşanmışlıklarından tozlarda marmelada bulaşıyor:)))
Yorum Gönder