Kargaların, bahçede dolaşan hamile kedinin, regl periyodunun ve şimdi aklıma gelmeyen herşeyin bir ritmi var. Biz anlasak da anlayamasak da. Bozuldu sandığımız "şeyler" de bu ritme dahil.
T.P. geçen gün ses mesajı bırakmış, "Türkçe söylediğimizde o kadar karşılık bulmuyor sanki ama kendimle ilgili çoğu zaman I am broken demek geliyor içimden" demiş.
Kim değil ki? Hepimizde var bi imalat hatası ama kadim bilgiye göre öyle değil aslında.... Ev ödevini çok almış bazılarımız. Hani o okul çıkışı içinde kırış buruş bir defterden gayrı bişi olmayan çantasını sürükleyen, yakası kopuk ter içindeki veletler var ya, işte onlar yapabilecekleri kadar ödev almışlar ama biz illa öğretmene kendimizi sevdireceğiz diye verilen ödevin üzerine iki araştırma, bir de kompoziyon istemişiz.
Sonra o çanta var ya, hani şu sırtımızdaki olmuş mu sana gülle!
Velhasıl ağlamanın inlemenin bir faydası yok. O çantaya sokuşturduğumuz tüm defter kitabı ortaya döküp çalışmaktan gayrı yapacak birşey görünmüyor. Olduğu kadar artık.
Fakat kolumun üzeri o kadar ağrıyor ki, dirseğime ve bazen elime kadar vuran ağrı uykumun içine ediyor. Ağrıyla sağdan sola dönmek nedir yahu!
Neyse, bugün yeni bir sabah. Kahvemi bitirip, uzun bir yürüyüşle dayıma gideceğim. Ona birkaç saat eşlik ettikten sonra da Agi'ye hoşçakal demeye mahalleye inerim. Oradan eve nasıl dönerim kısmını düşünmedim ama tren var, sanırım halledebilirim.
Herkese çok güzel birgün olsun:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder