19 Haziran 2021 Cumartesi

SÜVEYDA








Niçin hala yazdığımı bilmiyorum, niçin konuşuyor, neden yemek yiyor ve uyuyorum? Aslında ne sebeple, acaba hangi amaca hizmetle nefes alıp veriyorum? Bilmiyorum.

Yaşım ilerledikçe bildiklerimin kefesi iyiden iyiye havada kalırken, bilinmezlerim ağır bir sis misali aşağı çekiyor egomu.
"Bildim" dediklerim hatırlamalarım; geriye sardığımda bulduklarım, rüyalarım ve mesajlardan anladıklarım. Gerisi hep okullardan, kitaplardan. Akıldan, fikirden, nefsden...

Yıllardır aileme şehirden çıkmamız gerektiğini söylüyorum. Anlamıyor, istemiyor ve bir anlam vermekte çok zorlanıyorlar. Sonunda vazgeçtim. Tamam gitmiyoruz, buradayız.

Yıllar önce bir rüya görmüştüm. Rüyamda Aya Sofya yıkılmış, annem ve ben göçük altında kalmıştık. İkimiz de yaşıyorduk. Ya da yaşadığımızı zannediyorduk. Hiçbir yerim acımıyordu. Annem gençti. Birbirimize çaresizce, şaşkınlıkla baka kalmıştık. Orası hayatın sonuydu, anlamıştık.

Sonraki yıllarda bu rüyayı çok düşündüm. Annemle ilişkimi kökten değiştirmemde epeyce faydası oldu. Semboller, o an hissettiklerim derindi, gerçekti. Bunun sıradan bir rüya olmadığını, zamanda bir kırılma/sıçrama? yaşadığımı, gördüklerimin ileriden veya geriden bir sahne olduğunu, depremin orada sadece güçlü bir sembol olarak kullanıldığını anladım. Bulmamı istedikleri asıl sırrı, Aya Sofya ile örttüklerini sezmiştim. İyi de bunları nasıl anlatacaktım?

Bu sabah gelen mesaj ne yaparsam yapayım, ne kadar yazsam, ne kadar çırpınsam da sezgilerimi anlatamayacağımı söylüyor. Bir süre önce başlayan ve insanların algısı değişmedikçe, bilinçleri başka bir seviyeye yükselmedikçe ne yazık ki çok sancılı geçecek olan zor dönemin ( ahiz zaman...)  içindeyiz artık ve biliyoruz, daha da hızlanacak... Artık yaptığım küçük tılsımların, hazırladığım iksirlerin ötesindeyiz... Listelerim, niyetlerim sevdiklerimi kollamaya, kurtarmaya yetmeyecek. Görevlerini okuyamayanlar ve tamamlayanlar aramızdan ayrılıyorlar.

Şöyle bir etrafınıza bakın, son aylardaki ölümlerin  ne kadar da büyük bir kısmı kanserden değil mi? Kanser, kalp... Neler oluyor? Nedir bu ek sefer konmuşçasına hızla ayrılmak Dünya'dan?
Artık pek çok ruh "pas" dedi... Gidiyorlar. Göçüyorlar. Kimse geride kalıp olacakları izlemek istemiyor. Ama bu karar bize ait değil. Kimin gidip, kimin kalacağı bizim kararımız değil....

Elimden geleni yaptım. Bu noktada pes etmekten başka çarem kalmadı. Artık çırpınmayacağım, anlatmayacağım. Direnmeyeceğim. Çünkü vicdanım rahat. Uzun uzun duygularımı anlattığım insan üzerine basıp geçmişse şu hayatta, ki yaptı, ne gelirdi ki elimden? Ailem de aynısını yapacak... Kabul etmek zorundayım, kimsenin gözlerindeki perdeyi kaldıramam. O iş beni aşar. Velhasıl kendi yolumda toprağı bile incitmeden, kimselerin yoluna çıkmadan yürümekten başka seçeneğim kalmadı.

Kalbimi hissetmek istiyorum. İçime uzun uzun bakmak, o minicik siyah noktada biriktirdiklerimle bir bir yüzleşmek istiyorum. Kendi karanlığımda, yaratanın ışığını görmeden, büyük sevginin ve sonsuz ışığın sıcaklığını hissetmeden gitmek istemiyorum.

*resim ne güzel değil mi? Erken göçen bir başka ruhun bize hediyesi.





Hiç yorum yok: