Yeni yaş güzel geldi. Gelirken de, gelmeden evvel de zaten iyi kötü pek çok şeyi sepetine doldurmuştu. Sepette özgürlüğüm başta olmak üzere yok yoktu anlayacağınız. Bu sebeple olsa gerek Prusya Kralı'nın güzel hediyesi, Nur Hanım'ın ince düşünceli jestleri ve elbette Burhan Bey'in moral veren, güç veren mesajları çok değerliydi, hala da değerli.
Şimdilerde denizin ortasında bir adadayım. Güzel bir ada. Bol bol uyuyor ve yüzüyorum. Kimsenin olmadığı koylarda denizin hareketini seyredip, suda bir zerre olmak üzerine hayaller kurup, hayretler içinde doğaya bakıyorum. Deniz kabukları topluyorum. Hamakta kitap okuyorum ve en önemlisi teyzemin birbirinden güzel yemeklerini uzun ve zorlu bir dönemde bana yardım etsin diye sadece mideme değil, ruhuma dolduruyorum.
Sevgiyle pişen yemek farklı. Bu kesin!
Adada bol bol çocuk var. Ama şu sıralar onlarla oynamak hiç içimden gelmiyor. Öylece durmak çok daha güzel. Bazen gerçekten hayatın bütününü bir meditasyon süresi gibi algılamak istiyorum. Sanki şehrin göbeğinde değil, Tibet'de bir manastırdaymışım gibi, olan bitene rüya olarak bakmak, geride durmak, seyirciliğin anlamına varmak derdine düşüyorum.
Dün bulutların yavaş yavaş değişmesini izledim, sonra gökyüzündeki renkler değişti. Uzaklardan bir yerden feribot mu geçti nedir, birden bire denizde kıpırtılar başladı. Tam nefes alma egzersizlerinde anlatmaya çaıştığım gibi, deniz yavaş yavaş yaklaşıp, sakince uzaklaşmaya başladı. Önümdeki suya bakmak beni hem büyüledi, aynı anda da içimi bulandırdı. Acı yeşil, açık mavinin dansı inanılmaz güzeldi. Suyun dibi güneş gidince görünmez oldu. Renkler birbirine karışmayan iki farklı yoğunluktaki sıvı gibi garip şekiller oluşturmaya başladı. Baktıkça hafif bir hipnoz hali hissettim. Sonra bir parça, küçücük bir parça sarı yosun geldi. Doğanın oyununa hayran kaldım. Durdum!
Böyle bir mücevher düşündüm. Acı yeşil taşı bilemedim. Ama zümrüt değil, daha acı, petrol yeşili ve hatta daha çok, içinde matlık olan bir yeşil. Açık mavi aqua marin olabilir. Sarı da sitrin. İnsan o hipnotik anı parmağında taşımak ve dünyadan kopmak istediğinde bakmak isteyebilir. Ama ben bir tasarımcı değil, hayalciyim. Ben o anı istediğimde gözlerimi kapatır ve olabildiğince geri çağırırım. Geldiği kadar artık!
Burada sabah erkenden uyanıp karabataklarla yüzüyorum. Birbirimizden uzak duruyor ama yan yan bakışıyoruz. Saçlarım ve çillerim güneşin ilk ışıklarını çok seviyor. Ancak ayak tabanım ve hain midyeler biraz uyumsuz. Şimdiden azıcık çizikler oldu ayağımda. Özellikle küçük parmağım yaralandı bile!
Kahvaltımız inanılmaz. Teyzem beni incir reçeli, kaymek ve köy peyniriyle besliyor! Son yıllarda aldığım kiloları düşünürsek bu pek cazip değil ancak umurumda da değil. Zira arka bahçeden toplanan kayısılarla bir meyve suyu yapıyor ki, of!
Yeni yaşımda, denizin ortasında olumluluk biriktirerek tatil yapıyorum. Eski korkular saçımı yalayıp geçse de, yüzüm hep kuzeye dönük. Serin, temiz rüzgarlara inanıyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder