23 Temmuz 2014 Çarşamba

HANGİ DEREDE YIKANIYORSUN DOSTUM?

 
 
Aslında benim yoga maceramı tam olarak bilen bir kişi var, o da Külkedisi. Zaten bu yolculuğun başlamasına sebep olan, ilk adımı attıran da Külkedisi.
Ama en başından anlatmaya başlarsam yoga bilgisiyle tanışma hikayem 1994 yılına uzanır. O zamanlar Victor ile ortalıkta dolanıp, onun inandığı beslenme şeklini insanlara anlatıp duruyoruz. Ben mi? Ben Victor'un ballı çöreklerine, yayla çayına deli oluyorum ama falafel yerken illa da light cola içmek istiyorum! Varlığım çelişki:))
Oysa canımın içi Victor beni kahveden uzak tutabilmek için ne güzel çaylar demliyor.. Yok, illa kahve, illa cola!
Yine de harika bir dönem geçiriyoruz. İkimiz de aşığız (yanlış anlaşılmasın birbirimize değil). Genciz. Bitmeyen bir öğrenme açlığımız ve enerjimiz var. Hey gidi gençlik!
 
İşte o yıllarda ne olduysa oldu, Türk ve yabancı bir sürü gezginin yolu hep bizim mahalleye düştü. Victor adeta insan mıknatısı gibiydi. Köylüsü, kentlisi, illa da ona yakın, onunla birlikte olmak istiyordu. Bitli, pasaklı yogistlerle (!) o zaman tanıştım! Ama ne tanışma:))
Efendim biri vardı ki, adını şu an pek ünlü olduğu için veremeyeceğim Hindistan'a Osho'nun ashramına kök çakrasını kontrol altına almaya gitti! Zira hanımefendi sevgi eksikliğinden midir nedir önüne gelenle sevişmeden huzur bulamıyor, hatta sevişse de huzur bulamıyordu. Bir sezonda kasabayı birbirine katmayı başarmıştı! Osho adını, ilk olarak onun isminin yanında duyduğum için inanılmaz önyargılıydım. En çarpıcı örnek bu olup, spiritüel işlerle kafayı yemiş bir ton garip insanla tanıştım.
Victor bunca deliye nasıl dayanıyordu bilmem! 
 
O GERÇEK BİR ŞİFACIYDI..
 
Aradan yıllar geçti Külkedisi ile tanıştım. Sonra o okyanus aşırı ülkelere gitti. Sonra döndü. Bir gece baş başa yemek yerken yoga fikri ondan çıktı! Ben, yukarıda kısaca anlattığım ön bilgim sebebiyle hiç sıcak bakmadım. Yine de itiraz etmedim. Birkaç gün sonra Külkedisi hayatımıza değişik anlamlar yükleyecek olan anları başlattı ve ikimiz, hiç tanımadığımız bir grup insanla yoga derslerine katılmaya başladık.
 
O dönem doktora yapmayacağımı idrak ettiğim, bu konuyu kendi içimde bir yere koyamadığım huzursuz bir süreçti. Fakat dersler o kadar iyi gelmeye başladı ki, bir süre sonra uyku kalitemin arttığını gördüm. Bendeki ilk gözle görülür fayda bu oldu. Sonra sonra ders sonundaki  telkinlerin paslamış parmaklarımda bir kımıltıya sebep olduğunu gördüm. Ve tam o günlerde Eda Lisa için ilk masalımı yazdım. Amatörce idi ama duygularımı anlatmayı denemiştim. Bana çok iyi geldi. Hafifletti. Nefessiz kaldığım bir odaya kocaman, ufka bakan bir pencere açtı!
 
Bundan sonra yoga ile ilişkimde anladığım ve anlamadığım, akılla tutamadığım yine de zaman zaman sezgilerimle kavrayabildiğim pek çok deneyim yaşadım. Gurudwara Ashram'da oraya yoga öğrenmek ve şifalanmak için gelen insanları izlerken, kendimle ve hayatla ilgili ilginç keşifler yaptım. Hocamın durmadan tekrarlar gibi göründüğü ama her defasında farklı bir detay yakalamama sebep olan sohbetleriyle kulaklarım iyice doldu. Yol boyunca pek çok insan hayatıma girdi. Kimileri kaldı, kimileri gitti. Orada kaldığım sürece birilerine dokunabilmenin kıymetini kalbimde iyice pekiştirdim.
 
Sonra Konya girdi hayatıma. Oradaki edep, duruş, hal... ne ise adı, beni benden aldı. Büyülendim. Hep aklımda olan şey işte tam olarak buydu, beni asıl ilgilendiren biçim değildi ki. Bütün bilgi aynı kaynaktan akıyordu. Ben bu derede yıkanıyordum, sen ötekinde... Su aynı suydu içinde olduğumuz, belki sağdaki soldaki çalı çırpı farklıydı, o kadar.
 
Konya'dan sonra yoga benim için daha da anlamlandı. Arkeoloji okumuş olmanın ekmeğini tam bu noktada yemeğe başladım. Semboller, ritüeller, öğretiler öylesine büyülü ve o kadar gerçekti ki, artık yolcuların bir önemi kalmamıştı. Onların farklı bir derede yıkandığını, o derenin suyuna bana iyi gelmeyen metallerin karıştığını görünce yoluma tek başıma devam etmeye karar verdim.
 
Bundan sonraki her gün, yoga yapsam, yapmasam farkı yoktu. Yoga hayatımda bütün basamaklarıyla kendine yer bulmaya başlamıştı. Durmadan asanalara gömülen, haftada beş gün yoga yapan insanlar da vardı ama ben başka bir çıkış bulmuştum sanki. Oraya doğru yürümeye başladım.
Buda ve Mevlana tanışıyor olabilirler miydi?
 
Şimdilerde yoga camiasında -ki üzülerek söylüyorum benim tanıdıklarımın hemen hemen hepsi egosunun esiri olmuş ve para odaklıdır bu insanların, üstelik kendi aralarında ortak bir dilleri de yoktur. Biri diğerini beğenmez... Bilginin özünden uzaklaşmış, biçimde kalmış tarikatlara benzetiyorum onları.. - ilginç gelişmeler var. Binlerce yıllık kadim bir bilgiyi kişisel çıkarlarına alet etmeye kalkanların yanlış adımlarıyla sorgulanıyoruz.
Oysa güneş balçıkla sıvanmaz der büyükler. Akılsızca, kalpsizce yapılmış yanlış işlerin yükü sadece o kişileri ilgilendirir. Onların kabı o kadarmış, o kadar dolmuşlar. Onlara yaklaşanların gözleri bu kadarını görmüş, bunu deneyimlemişler..
 
Bütün olan biten yoganın hayatlarımıza getirdiği güzellikleri azaltmaz. Dünya'nın fokur fokur kaynayan, çok kan dökülen bir bölgesinde yaşıyoruz. Sırf bu sebeple bile inanmaya, bir ve bütün olmaya her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Çocuklarımıza sevgiden, yardımlaşmadan, güçlü bedenlerden ve ruhlardan bahsetmenin, buna sahip olmak için nasıl bir yol izleyebileceklerine dair ilham vermenin tam zamanı. Kurtuluşumuz yogadadır demiyorum. Sadece benim yıkandığım derenin kenarında içine doğduğum coğrafyanın öğretileri ve yoga bilgisinin çiçekleri var diyorum, hepsi bu.
 
Peki senin derenin kenarında ne var? Sadece bunu düşünmene vesile olabilirsem ne mutlu bana!
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

6 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

Bulanık bir su birikintisinde çimerken okyanusta kulaç attığımı hayal ediyorum.

Fortunata dedi ki...

"... İnsan şu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar!" demiş şair:)

Fortunata dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=g4iXNOPJR_Y

Enis Diker dedi ki...

Ne güzel olmuş, eskileri yazmak da şifa galba :)

Fortunata dedi ki...

Vallahi öyle... Güzel dostları hatırlamak içini serinletiyor insanın.

Enis Diker dedi ki...

Ben de eskileri ara sıra yazıyorum, yalnız benimkiler biraz karamsar, arzu ederseniz beklerim :) http://mumdangemiler.wordpress.com/