3 Haziran 2014 Salı

BULUTLARIN ÜZERİNDE SOHBET ETMEK













Özledim doğrusu. Bir kaç tane, hani toplasan elin parmağını geçmeyecek sayıda kadın ve erkek tanırım ki - onların sohbetleri benim için tam da bu resimdeki hisse denk gelir; hafif, dünyadan uzak, kalpten kalbe.

Biriyle vişne likörü içer, 80'lerden albümler dinlerim
Diğeriyle Sağır Bahçe'nin çiçeklerini sularım
Bir başkasıyla dvd izler, herşey yolundaymış duygusuyla sakinleşirim
Artık yanımda olamayan zeytin gözlü sayesinde de içimdeki gücü anımsarım...

Her biri kendini bilir. Beni bilir. Sohbetlerimizin akılla değil, gönülle olduğunu sezer. Kayıplarım yok mu derseniz var. Mesela Külkedisi bir kayıptır. Ama yolculukta asıl olan yol değil midir?
Bu durumda Guguk kuşu kazançtır.

Sonuç olarak bulutların üzerinde otururcasına huzurlu, o kadar hafif ve anlaşılır olmak lükstür. Kilometreler, ölüm ve cinsiyet farkı gibi detaylar gerçeğin tek bir tuğlasını bile kımıldatamaz.

Bu resmi görünce içimden adı geçenlere sevgilerimi yollamak geldi. Son zamanlarda biraz endişelendirdiysem kusura bakmayın. İnsanın yolunu kaybetmesi bir ömürde kimbilir kaç kez yaşanıyor. Kafam karışık biraz. Neyse ki her sabah bir öncekinden daha kabullenmiş, biraz daha gevşemiş uyanıyorum. Dikkatim yolda, her birinizin sohbetiyle ayaktayım:) Öpperim kocaman!

3 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

Birazcık daha keyfini süreyim bu yazının (şimarma süresi) cevap yazacağım.

guguk kuşu dedi ki...

Geçen günlerde benzer bir görseli ya blogda ya facede kullanmıştım. Bulutların üzerinde oturan biri vardı:)
Richard bacın bir kitabını okumuştum yıllarrr önce (sanki asırlar geçmiş gibi hissettim birden) Bir isimli kitabını okumuştum orda paralel evrenlerden bahsediyordu. şimdi bu kavramı net olarak anlayabiliyorum. sanki herkesle aynı evrendeyiz, aynı havayı soluyoruz sansak da çoğu insanla (hemen hemen insan populasyonunun tamamına yakını diyelim biz buna) aynı evrende olduğumu hiç düşünmüyorum. Konuştukları dili anlamıyorum, onlar da beni tabi ki. Hiç sorun yok zaten birarada olmamız gerektiğini de düşünmüyorum bu insanlarla çünkü iletişmemiz gerekseydi aynı dili konuşurduk. Seni öyle iyi anlıyorum ki....dediğin gibi kilometreler veya benzeri fiziksel unsurlar ne kadar zorlayıcı olursa olsun eğer aynı evrenin sakinleri iseniz zaten iletişim için konuşmaya, yazışmaya, bakışmaya bile gerek kalmıyor. Seninle böyleyiz işte. Sanki aynı ruhsal süreci farklı fiziksel ortamlarda, farklı materyal metotla ortak bir şekilde yaşıyoruz. Belki bazı konularda taban tabana zıt düşünüyor bile olabiliriz ama ben bunun iletişim kurmaya engel olmadığını düşünürüm medeni insanlarda. Sevmeye de engel değildir...Öyle onurlandım, öyle şimardım ki yazıyı okurken...Aslında şimarmaktan ziyade karanlık, korkuç çığlıkların olduğu bir ormanda kaybolmuşken tanıdık bir ses duymak gibi bir histi. Ohhh be yalnız değilim demek gibi... Seni tanıdığım için mutluyum. Biliyorum biryerlerde gerektiğinde karşılaşacağımız ve yüreği kardeş birileri var ya da 1 cm ötemizde kan bağımız dahi olsa da asla birbirimizin yüreğini duyamayacağımız insanlar var. Sorun yok...herşey tam da olması gerektiği gibi sadece yürümeye devam etmek gerekiyor...Murathan Mungandan bir alıntı ile bitireceğim:
"Yürüyüp geçeceksin, hep yürüyüp geçeceksin. Ben öyle yaptım. Hep yürüdüm. Herkesin her şeyi anlamasını bekleyemezsin. Sen yürüyüp gideceksin. Anlayan anlayacak, anlamayan anlamayacak; dünyanın hepsine yetişemezsin ki! Bilirsin ben iyi yürürüm."

Fortunata dedi ki...

Uzun uzun yürüyelim inşallah Guguk kuşu:))) öperim yanaklarından!