Bir Hint
masalı okumuştum yoga kitaplarından birinde. Sevdiği adamı Azrail’e vermeyen,
olmadık hilelerle, aşkına sahip çıkabilmek için ölüme meydan okuyan kadının,
Savitri’nin hikayesiydi.. Çok etkilenmiştim. Aşk böyle olmalıydı. Aşk ölümden,
kaybetmekten korkmamalıydı. Aşık insan hikayesine sahip çıkmalıydı…
Araya aylar girdi. Savitri’yi unuttum. Sonra O kız,
Zaza Kız çıktı yoluma. Orff eğitimi için bir workshop idi. “Dans edelim seninle, ben seninle hiç dans etmedim”
dedi. Samimiyeti, bedeniyle barışıklığı, kanının sıcaklığı şaşkına çevirdi
beni. Bizden biri değildi, şehirli değildi. Maskesi yoktu. Bilmediğim bir yerden geliyor, yetişkinlerde hiç görmediğim bir dille, çocuk saflığıyla önümde, olduğu gibi, oyunsuz duruyordu.
Bir saat dans ettik.
Güldük.
Sonra Şahmaran'ı getirdi hayatıma. Anlattı. Unuttuğum,
inancımı kaybettiğim ölümsüzlük masallarına götürdü beni… Kahraman kardeşlerin müziğiyle tanıştırdı. Ardından dün gece,
Mardin’de yaşayan bir kadının hikayesini, o hikayeden çıkarttığı dersle
hayatını nasıl biçimlendirdiğini
anlattı. Efsane olmaya aday, çağdaş bir masaldı dinlediğim. Yine de uzun uzun
anlatmayacağım.
Kısaca şöyle biter masal: Kadın yıllar önce sürgün
edildiği topraklara döner. Yaşarken
kavuşamadığı sevgilisinin bir zamanlar onun adını sayıklayarak dolaştığı
sokaklarda bitirmeye karar veriri ömrünü. Ölüm aşktan güçlü değildir… Bu sokaklar
onların aşkını tanır.
Yaşanmamış aşklar da tanık bırakır…
Zaza Kız, bu hikayeyi anlar. Anlamak onun mayasında
vardır… Ne şanslı; hala masalların anlatıldığı topraklardan gelmektedir kanı.
Bu kavuşamama hikayesi onu, kendi hikayesine sahip çıkmaya cesaretlendirir. Çünkü hiçbir şey “keşke” kadar can acıtıcı
olamaz. Kız bunu anlar!
Peki biz bundan ne anlarız?
3 yorum:
ben hiç maskesi olmayan, dans eden zaza kıza takıldım:)
Orff eğitimi bana birşey katmadı ama kız, tanıdığım güzel insanlardan biri oldu:)
Yorum Gönder