"Aslında uzak değil, bana uzak.. Her şey sevgiyle başlar söylemine uzak olan aklıma, sevgiye üşenen yüreğime uzak..."
Uzak Ülke diye bir yer var. Bütün masallar, umutlar, uçuk kaçık projeler, içten kahkahalar, firar planları hep oradan geliyor. Uzak ülkenin dış hatlar havalimanı daima dolu; hayali uçaklar durmadan havalanıyor pistten. Yine de Uzak Ülke'ye giden bir uçak yok! Tek yön işleyen, bundan zarar etmeyen garip bir havalimanı var!
Bazen limandan yelkenliler açılıyor denize, içimden acaba Uzak Ülke'ye mi gidiyorlar? diye düşünmeden edemiyorum. Sonra çoğunun, üç beş duba arasında dönüp dolaşıp limana girdiğini görüyorum. Oysa Uzak Ülke'ye deniz yolu var bence. Bir de uyku yolu var. Uyku, bedeni taşımadan seyahat etmenin kapılarını sonuna kadar açabilir... Ben hiç beceremedim yani istediğim anda olmadı ama hiç ummadığım zamanlarda Uyku Seyahati yaşadım doğrusu. En az gerçeği kadar güzel ve huzurluydu. Yine de uyku, beni Uzak Ülke'ye götüremedi..
Herkesin bir Uzak Ülkesi mi var yoksa bir Uzak Ülkede pek çok adacık mı var emin değilim. Bazen aynı seyahati özlediğimiz hissine kapıldığım insanlarla tanışıyorum. Sanki aynı uçağa binecek veya daha da güzeli aynı rotada seyir yapacak gibi oluyoruz. Ve hatta bavullar toplayıp, ardımızda kalanlara not bile bırakıyoruz... Sonra mı? Onlar yani ardımzıda kalanlar daha uyanmadan eve dönüp, notu yırtıp, bavulları boşaltıyoruz! Uzak Ülke, huzursuz bir uyku ile aklın arka odalarından birine kilitleniyor. Taa ki bir sonraki isyanına kadar.
Hiç bir isyan geri dönüşsüz bir yol için yetmiyor sanki...
Bahar, bana Uzak Ülke'yi düşündürüyor. Erik çiçekleri, badem ağaçları, mimoza ve laleler, erguvanlar ve mor salkımlar... Hepsi, Uzak Ülke'yi düşündürüyor. Hepsi, yoldan cayanların isim listesini döküyor eteklerime.
Bahar bana Uzak Ülke'yi düşündürüyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder