27 Ocak 2010 Çarşamba

DELİLİK


İnsanların ruhsal sakatlıkları aileden geçiyor. Tıpkı diğer tüm özellikler gibi; yarısı anne, yarısı baba tarafından. Dolayısıyla arkadaşınızı seçerken değilse de, onunla ilişkinizi derinleştirmeden evvel bir bakın ailedeki deli sayısına. Daha doğrusu deliliğin cinsine. Zira bunu dikkate almazsanız, o delilik durup durup çarpar size. Benden söylemesi....


Fakat ne acayiptir ki defolu insanlar genellikle mıknatıs gibi birbirlerini çekerler. Aralarından çok azı, bir diğerinin derdine derman olmayı dener ve nadiren de başarır. Bunlar "uçurum kıyısı dostluğu" yaşar, birbirlerinin gözlerinde korkuyu görürler. Zaten sonrası ayrılıktır. Kimse o bakışla yaşayamaz, o bakışı taşıyamaz. Ama genellikle hikayenin sonu trajiktir. En hafif haliyle küfür, hakaret ve dayakla, daha da coşkulu durumlarda cinayet ve hatta sanatsal cinayetlerle son bulur. Dedik di mi deli diye!


Durduk yere yazmıyorum bunları. Vaktiyle neredeyse bütün arkadaşlarıyla papaz olmuş birine kapımı açtığımda deli olduğunu bilmiyor oluşuma ağıt yakıyorum. Bu sabah işittiğim onca lafın altında yatan nasıl bir mutsuzluktur anlamaya çalışıyorum. Sonra durup anlamaya çalışma faslını geçiyorum. Hayat beni her gün biraz daha yalnızlığa taşıyor. Şarkıdaki gibi:


Daha güçlü, daha sakin

Daha mutlu, daha suskun

Daha olgun, daha kırgın

Daha yalnız, daha yorgun

3 yorum:

deep dedi ki...

Yalnız'ın Durumları

Her şeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin.

Sen herşeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin.

Yalnızsa,
Sürekli bir sonbaharı
Süpürür hep..
Düşünemezsin




Yanar
Sobasında
Yalnız’ın
Üşüyen
Bakışları.

Lâmbasında
Karanlığa dönük
Bir ışık
Titrer
Sönük-sönük.

Penceresi
Dışına kapanmıştır,
Kapısı
İçine örtük.


Yalnız
Bin yıl yaşar
Kendini
Bir an’da




Yalnız’ın
Nesi var, nesi yoksa
Tümü birdenbire’dir.

Yalnız
Bir ordudur
Kendi çölünde..

Sonsuz savaşlarında
Hep yener
Kendi ordusunu.

Yalnız’ın
Sakladığı bir şey vardır;
Boyuna yerini değiştirir,
Boyuna onu arar..

Biri bulsa diye.




Yalnız
Hem bilgesi,
Hem delisidir
Kendi dünyasının.

Ayrıca;
Hem efendisi,
Hem kölesidir
Kendisinin.

Tadını çıkaramaz
Görece’siz dünyasında
Hiçbirisinin.


Yalnız
Sürekli dinleyendir
Söylenmemiş bir sözü.





Sözünde durması
Yalnız’ın yalancılığıdır
Kendisine..

Hep yüzüne vurur utancı..
O yüzden
Gözlerini kaçırır
Gözlerinden.




Yalnız’ın odasında
İkinci bir yalnızlıktır
Ayna.




Yalnız
Hep uyanır
İkinci uykusuna.




Yalnız
Kendi ben’inin
Sen’idir.

Bir sözde saklanmış bir yalanı
Bir gözde okunduğundan
Bakmaz kendi gözlerine bile.




Her susadığında
O
Kendi çölündedir.




Kendi öyküsünü
Ne anlatabilen,
Ne de dinleyebilen.

Kendi türküsünü
Ne yazabilen,
Ne söyleyebilen.




Bir zamanlar güldüğünü
Anımsar
da..

Yoğurur hüzün’ün çamurunu
Avuçlarında.




Yalnız
Aranan tek gördü tanığıdır
Yargılanmasında
Kendi davaasının..

Her duruşması ertelenir
Kavgasının.


Yalnız
Hem kaptanı
Hem de tek yolcusudur
Batmakta olan gemisinin..

Onun için
Ne sonuncu ayrılabilir
Gemisinden,
Ne de ilkin.





Yalnız’ın adı okunduğunda
Okulda ya da yaşamda..
Kimse
“Burada”
deyemez..
Ama
Yok da..




Uykunun duvarında başladı..
Önceleri bir toz gölgesi sanki;
Sonra bir yumak yün gibi.

Ama şimdi iyice görüyor
Örümceğin ağını
Gün gibi.




Yalnız
Duymuş olduğunun sağırı,
Görmüş olduğunun körü
Dür..

Ölür ölür öldürür,
Öldürür öldürür ölür.

Duyduklarını unutur,
Duyacaklarını düşünür.




Yalnız’ın adına
Hİç kimse konuşamaz..

O
Kendi kendisinin
Sanığıdır.

Yalnız
Önceden sezer
Sonra olacakları.
Paylaşacak biri vardır;
Anlatır anlatır ona
Olanları, olmayacakları.

Her leke
Kendisiyle çıkar.

Özdemir Asaf

yazınızın üstüne bu şiiri paylaşasım geldi...
sevgilerimle

Fortunata dedi ki...

Çok teşekkürler sevgili Deep,
gerçekten teşekkürler...

pilatescadisi-pilateswitch dedi ki...

canım benim, DELİ OLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİNİ unutmamak lazım.. DELİYİM NE GÜZEL, YAPTIKLARIMDAN SORUMLU DEĞİLİM. VER ELİNİ GİDELİM:)))