29 Kasım 2009 Pazar

EDİRNE NAM-I DİĞER HADRIANOPOLIS, VOL.I


İnsan sabah altıda neden kalkar yataktan? Bir uyuyamamıştır ve uyumaya çalışmaktan yorgun düşmüştür, iki erken kalmasını gerektirecek bir planı vardır, üç manyaktır, dört hepsi!


Ben sabahları çok kolay kalkarım yataktan, sanki hiç uyumamış gibi ya da az evvel uyuyan ben değilmişim gibi. Bu yüzden ayılmak için aslında ne kahveye ne de soğuk bir duşa hiç ihtiyacım olmaz. Ama yine de adet yerini bulsun diye kahvemi yapar ve fincan elimde giderim banyoya. Bu sabah da aynısını yaptım; derin bir uyku için sızlana sızlana sabahı ettim ve ardından ılık bir duş alıp henüz karanlık olan sokakları seyretmeye başladım pencereden. Çok uzun sürmedi, hava aydınlandı ve beklenen şövalyeler sokakta belirdiler. Tam saçlarımı balkondan aşağıya uzatacaktım ki, ne kadar demode olduğunu fark edip - sonunda! - merdivenleri üçer beşer atlayarak sokağa indim. Sir, Aziz G. ve Burhan bahçe kapısında bekliyorlardı ve bir diğer şahane insanı soğukta ağaç etmeyelim diye çabucak doluştuk arabaya. ( Dikkatinizi çekerim, millet bir taneye hasretken, ben sabahın köründe dört yakışıklı adamla buluştum!)


Saat tam 07.00 ve biz Edirne yolundayız. Sir ve ben ilk kez gitmiyoruz Edirne'ye ama diğerleri için bu gezi ilk olacak. Yine de koşullar eşit sayılır çünkü bugünün amacı sadece hoşça vakit geçirmek değil; kısa bir süre sonra Edirne'ye getireceğimiz bir topluluğu nasıl bir rotada gezdireceğimizin planını yapmak. Kerubim. Bu projeyi bilmeyen kaldı mı? Hadi canım:))


İstanbul'dan çıktığımızda ya da şöyle diyelim Kostantinopolis'den çıktığımızda hava yağmurluydu, sonra neredeyse yolun tam ortasında bir sis bulutunun içinden geçip hiç beklenmedik bir anda ışıl ışıl bir güneşle girdik Hadrianopolis'e. Yolculuk içinde yolculuk vardı ya, ben hangisini anlatsam bilemedim şimdi. Osmanlı tarihi içinde yaptığımız geçmişe yolculuğu mu, Koca Sinan'ın ayak izlerini takip eden meraklı keşiflerimizi mi, yoksa geçmişle geleceğin kavşağında otostop yapan içimdeki şaşkının mı?

Yollar ücretsiz, gişeler açık... İstesem de istemesem de başa saracağım; hem Osmanlı için, hem de kendim için...


Arkası yarın...



Not. Fotoğrafta camii içindeki uçuş, bir tür yükselme denememi görüyorsunuz. Öyle ya da böyle, balonla, meditasyonla veyahut aşkla... Bir şekilde uçacağım, biline:))

Hiç yorum yok: